Başrolde meşhurların, okumuşların olduğu; rezaletin, kepazeliğin paçalardan aktığı, utanç verici olaylara tanıklık ediyoruz.

Önce sosyal medyanın gazladığı ışıltılı (olduğu sanılan) hayatlarıyla fenomen havası basan kerametleri kendilerinden meçhul tiplerin birçoğunun kara para akladıkları, uyuşturucu müptelası oldukları, yasa dışı bahis oynadıkları ortaya çıktı.

Hayatın olağan akışı içinde helal yoldan kazanılması mümkün olmayan paraların çuvalla kazanılıp hovardaca harcanması bu işte bir pislik olduğunu göstermesine rağmen milyonlarca sazanın hayranlıkla(!) bu müptezelleri takip etmeleri ne yazık ki tarlanın çok derinden sürüldüğünü gösteriyor.

Dışarıya yansıtılan renkli görüntülerin ardında; maskelenmiş kirli ilişkiler, paraya, şöhrete köle olmuş patolojik tiplerin ibret verici hikayelerini izliyoruz ama ibret alıyor muyuz orasını bilemiyorum.

Çünkü rezaletler hız kesmiyor, biri bitiyor diğeri başlıyor.

Fenomenlerle sınırlı kalmayan operasyonlar kapsamında ünlü modacı Hakan Akkaya da uyuşturucu nedeniyle gözaltına alındı.

Muhteşem Yüzyıl dizisinde 'Behram Paşa' rolünü canlandıran oyuncu Adnan Koç ve kardeşlerinin de aralarında bulunduğu 5 kişi hakkında "uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma ya da sağlama" suçundan yürütülen soruşturmada yetkisizlik kararı verildi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyaların birleştirilmesi gerektiğini vurgulayarak dosyayı Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi.

İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, sosyete ve sanat dünyasına uyuşturucu satışı yaptığı belirtilen torbacı Sinan B.'yi takibe aldı. Torbacının Ataşehir'deki bir kafenin müşterilerine uyuşturucu sattığının tespit edilmesi üzerine fiziki takip yapıldı.

Kafeye baskın yapan polis, yaptığı aramada kafede ve Adnan Koç'un üzerinde uyuşturucu madde buldu. Operasyonda Adnan Koç ile yine oyunculuk yapan kardeşleri Mehmet Hayri, Ahmet ve Şehmuz Koç'un yanı sıra arkadaşı Mehmet Pınarbaşı da gözaltına alındı.

Oyuncu ve kardeşleri tutuklandı

Sonrasında 19 sanatçıya(!) yönelik uyuşturucu operasyonu gündeme geldi.

CHP Eş Başkanı Özgür Özel batılı dostlarına(!) sanatçılar apar topar gözaltına alındılar diyerek hükümeti şikâyet etti ama Dilan Polat, Derin Dalu, Berrak Tüzünataç, Deren Talu, Birce Akalay, Kubilay Aka, Metin Akdülger ve Kaan Yıldırım'ın kanında veya saçında uyuşturucu madde tespit edildi.

Ne yapacaktı Savcılık?

Bu muhteremleri limuzinle evlerinden alıp bando takımıyla mı götürecek ti?

Rap müziğin önde gelen isimlerinden Fuat, twitter ve facebook üzerinden uyuşturucu temini ile satışına aracılık ettiği gerekçesiyle İstanbul'da gözaltına alındı.

Ekipler, aynı suçlamayla Ceza olarak bilinen rapçinin de peşine düştü.

Alınan bir ihbarı değerlendiren İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü'ne bağlı Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü'ne bağlı ekipler, İstanbul Narkotik Polisi yaptığı ortak çalışmada, internet üzerinden uyuşturucu siparişi veren bir çetenin varlığını belirledi. Teknik ve fiziki takip gerçekleştiren ekipler, çetenin organizasyon ağının en ince ayrıntılarına kadar çıkardı.

Bu olayın yarattığı şok geçmeden bu defa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık, Narkotik ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından; "kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" suçuna ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında Show TV spikeri Ela Rumeysa Beyaz TV spikeri Hande Sarıoğlu ve Meltem Acet gözaltına alındılar.

HaberTürk spikeri Ela Rumeysa Cebeci'nin telefonunda yapılan detaylı incelemede, ünlü komedyen Cem Yılmaz'a gönderilmiş bir video kaydı ortaya çıktı. Görüntülerde Cebeci'nin, halk arasında likit esrar olarak bilinen ve etken maddesi THC (Tetrahidrokannabinol) olan uyuşturucu maddeyi bir cihaz aracılığıyla kullanırken kendisini kaydettiği, Cem Yılmaz'ın kendisine gönderilen bu uyuşturucu içerikli videoya "Ben o işleri 1998'de bıraktım" şeklinde cevap verdiği tespit edildi.

Ekranların ışıltılı tiplerinin uyuşturucu ile bağlarını anlamaya çalışırken kez TV yapımcıları ile ilgili haberler gündeme bomba gibi düştü.

İstanbul'da uyuşturucudan gözaltına alınan eski Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy, Mustafa Manaz, Ufuk Tetik ve Ebru Gülan tutuklandılar.

Savcılığın tutuklama talebinde; şüphelilerin kendi konutlarında uyuşturucu madde kullanılmasına yer ve imkân sağladıkları, eve gelen kadınlara uyuşturucu madde temin ettikleri, uyuşturucu madde kullanımı sonrasında ikiden fazla kişinin birlikte cinsel ilişkiye girdiği, ayrıca, şüpheli Mehmet Akif Ersoy'un çevresinde bulunan kişilerle bu şekilde kadınları ilişkiye sokarak, bu kişiler üzerinden kendisine ve çevresine "sektörel ve maddi anlamda menfaat sağladığı" ileri sürüldü.

Mehmet Akif Ersoy iddiaların tümünün gerçek dışı olduğunu iddia etse de tanık ifadeleri ateş olmayan yerden duman çıkmayacağını gösteriyor.

Nitekim soruşturma kapsamında ifade veren 35 yaşındaki bir kadın spikerin anlattıkları rezaleti tüm açıklığıyla ortaya koyuyor.

Mehmet Akif Ersoy'la 2024'te tanıştım. Daha önce de ona ulaşmaya çalıştım ama kendisi bana cevap vermemişti. Çünkü o dönem çok güçlüydü. Ben de iş arıyordum. Ersoy evli olduğu süre zarfında hem Bebek'te hem de Etiler'de iki ayrı evi kullandı.

Tanışmamızdan 1 ay sonra bir gece kulübüne gittik. İkinci görüşmede Bebek'te Mustafa Manaz ile Mehmet Akif Ersoy'un ortak kullandığı eve gittik ve ilişkiye girdik.

O sırada eşi sürekli aradığı için daha uzun görüşemedik. Üçüncü görüşmemiz yine Manaz'la tuttukları Etiler'deki evde gerçekleşti. Yine ilişki yaşadık.

Bir gün 'Kütüphane' diye bir mekâna gittik. Eve döndük ve Ersoy'la ilişki yaşadık. Sabah odanın kapısı açıldı. O sırada Akif'le ilişki yaşıyorduk. Ahmet Göçmez 'Gömleğimi alacağım' dedi. Yatağa doğru yaklaşmaya başladı. Ben de Akif'e 'Neler oluyor' dedim. O da 'Ne olacak izlesin' dedi. Ahmet bu konuşmadan dolayı bana trip attı.

Ersoy beni Ankara'dan gelen arkadaşı Furkan T. ile tanıştırdı. Bir gün, 'Furkan T. ile beraber Ayfer B.'yi de alarak bir mekâna gidecektik' dedi. Ancak mekân yerine, Akif'in kiraladığı eve gittik. Orada Furkan T. ve Ayfer'le birlikte uzun süre kaldık.

Etiler'deki eve gittim. Evde Akif vardı. Manaz daha sonra eve geldi. Akif'le ilişkiye başladık. O sırada Manaz odaya geldi. Bana dokunmaya başladı. Üçlü ilişki yaşadık.

Bir gün Etiler'deki evde buluştuk. Manaz, Ersoy ve Ece A. parayı rulo yaparak kokain içtiler."

Tanık ve yer belirtilerek anlatılanlar yalansa iftiradır ama ya gerçekse?

Yaşananların ardından Habertürk'te bir dönem ekran yüzü olarak görev yapan ve istifa ederek Türkiye'den ayrılan Nur Köşker'den gelen çarpıcı açıklamalar Mehmet Akif Ersoy’un masum olmadığını gösteriyor.

Köşker, Tarkan Kaleli'ye yaptığı açıklamada Ersoy tarafından sistematik olarak tacize uğradığını belirterek şu ifadeleri kullandı: "Benim evli olduğum dönemden başlayan ve çok uzun süreli bir taciz süreci var. İşte asansör kapısını tutup bilmem neler falan. Sonra attığı saçma sapan mesajlar var. İşte 'Sabah bülteninde LED'in önüne geç. Bacaklarını göreyim. Masanın arkasına saklamışlar' bilmem neler. Böyle bir genel yayın yönetmeni olabilir mi ya? En son işte o asıl bomba kısmı. Beni 'Oturur masada haber yazarsın' diyerek ekrandan almakla tehdit etmişti. Burayla ilgili bir delilim yok. Bunu söyleyeceğini bilsem kesinlikle o odaya ses kaydı alarak girerdim. Sonrasında ben de 'Anladım ben seni. Şöyle çözelim. Ben istifa edeyim gideyim' dedim ve çıktım öyle.

Ardından bir sene işsiz kaldım o geri zekalı yüzünden. Hayatımın en zor dönemini yaşadım. Yani bir de ben orada gece spikeri olarak başlamıştım. Sonra hafta sonu ana haberi verdiler. Yazın ağırlıklı olarak. Yani böyle kariyerimin kendimce zirvesinde olduğum bir dönemde istifa etmek zorunda kaldım. En son artık 'olmayacak herhalde bu ülkede' deyip ülkeyi terk ettim. Kıta değiştirdim o adam yüzünden."

Köşker, daha sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda yaşananlar hakkında bugüne kadar neden açıklama yapmadığını şu ifadelerle anlattı: "Herkes neden bu zamana kadar sustun diyor. Önce buna bir açıklık getirmek isterim. Birincisi kendimi asla güvende hissetmiyordum. Ne yaparsa yapsın başına bir iş gelmediğini gördüğümüz karanlık, derin bir adamdı. İkincisi o dönemde evliydim. Korumam gereken bir ailem ve eşim vardı. Bu durumdan birine bahsetmem mümkün değildi. Gelelim ne olup bittiğine.

Uzun süredir devam eden bir taciz süreci vardı. Genel yayın yönetmeliğine getirilir getirilmez de ekrandan almakla tehdit etmeye başladı. En sonunda da ya bu iş böyle olur ya da oturur masada haber yazarsın dediği için istifa edip kanaldan ayrıldım. O gün bana bu cümleyi kuracağını bilseydim kesinlikle o odaya telefonum ses kaydını başlatarak girerdim. Sonrasında herkese, "Editörlük yapmamı istedi ve kabul etmedim. O yüzden işten ayrıldım" dedim. Mevzu benim dışımda ayyuka çıkınca yavaş yavaş yakın çevreme bu durumdan bahsetmeye başladım. Sabanın 5'inde 'Endamını masanın arkasına saklamışlar, yönetmene söyle LED'in önüne geç' diye mesaj atan Genel Yayın Yönetmeni olabilir mi?" Ben utanarak yazıyorum, kendisi zira utanmıyordu. Bu mesajı attığında üstümde etek vardı. LED'in önüne geçmemi isteme sebebi de buydu."

Bu nasıl bir rezalettir? nasıl bir çürümedir?

Ekranların, sahnelerin, beyaz perdenin cici(!) çocukları nasıl bu kadar pervasız oldular?

Muhtemelen İmamoğlu gibi kurdukları dostluklarla(!) kimsenin kendilerine dokunamayacağını zannettiler.

Ama bir cesur savcı çıkıp maskeleri birer birer indirip dokunulmaz denilenlere dokunuverdi.

Eğitimli(!) mankenlerin, spikerlerin, sanatçıların, TV yapımcıların ve de genel yayın yönetmenlerinin uyuşturucuya bu denli bağlılıkları ortada iken biz gençleri bu illetten nasıl koruyacağız?..

Uyuşturucu pisliğine bulaşan kim varsa en hızlı bir biçimde yargılayıp analarından doğduklarına pişman edilecek cezalar verilmeden uyuşturucu belasının topluma verdiği/vereceği zararın ve çürümenin önlenmesi mümkün değildir.

****

Rezaletlerin sadece uyuşturucu kullanımımı ile ilgili olmadığını, aralarında Fenerbahçe’nin kaptanlığını yapmış Mert Hakan Yandaş, Galatasaray Futbolcusu Metehan Baltacı ve Adana Demirspor eski başkanı Murat Sancak’ın da bulunduğu 20 futbolcu ve yöneticinin tutuklandığı yasa dışı bahis operasyonundan anlıyoruz.

Eşek yüküyle para kazanan sporcular hiç utanmadan sıkılmadan daha fazla para için kendi takımları üzerine bahis oynuyorlar.

Rezalet o kadar pervasızca yapılır hale gelmiş kaptanlık verilen Mert Hakan Yandaş kendi takım arkadaşının kaç faul yapacağına dair bahis oynuyor.

Mesele futbolcu ve kulüp başkanları ile sınırlı değil.

Yapılan incelemelerde bahis oynadığı tespit edilen 2’si üst klasman olmak üzere toplam 22 hakem, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na sevk edildi.

Soruşturmanın derinleşmesi sonucu elde edilen bulgular doğrultusunda Türkiye Futbol Federasyonu, ilgili hakemler hakkında disiplin talebi oluşturdu.

Peki, bu adamların geçmişte yönettikleri maçların temiz olduğuna nasıl inanacağız?

Bu adamların hangi maçı nasıl kirlettiklerini ve nasıl emek hırsızlığı yaptıklarını öğrenebilecek miyiz?

Disiplin kuruluna sevk etmekle bu pisliklerin üzeri örtülecek mi?

Bu nasıl bir çürümedir?

Bu nasıl bir paraya tapmadır?

Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da duyduğu rahatsızlığı su sözlerle ifade etti.

“İdarecisinden yöneticisine ve futbolcusuna kadar birçok ismin burada bulunması ve bu kişilerin adının böylesi skandallara karışması, ülkemde bunun olması, bir Cumhurbaşkanı olarak bizleri gerçekten üzmüştür.

Hayretlere düşürmüştür. Bu rakamlar için, milyonlarca lira transfer ücreti alan bu insanlar, bu işin içerisine nasıl bulaşır, nasıl girer? Yöneticilere bakıyorsun, ya bu yöneticiler bunu nasıl yapar, nasıl bulaşır? Gerçekten şunu bir defa çok açık altını çizerek söylüyorum, futbolun ruhu adalettir. Eğer biz bu adaleti tesis edemezsek, sahalardan çıkan netice bizi asla tatmin etmez. Niye? Çünkü adaletten uzak bir netice ortaya çıkacaktır. Bunun bizi tatmin etmesi mümkün olmaz. Bütün bunların yanında biz, futbolun asil ve temiz ruhundan yanayız.

Ben yargı mekanizmasının adil bir şekilde çalışmasından sonra bunun da tesis edileceğine inanıyorum. Nereden gelirse gelsin, hangi kulüpten gelirse gelsin, A kulübü, B kulübü fark etmez. Burada adalet bizim için çok çok önemli. Şu anda da bence yargı bu görevini en ideal şekilde yapmaktadır. Biz bu mücadeleyi özellikle de tribünlerin sesine, gençlerin hayallerine, bu milletin temiz futbol özlemi adına sonuna kadar sürdüreceğiz'

Kazandıkları ile yetinmeyip gayrimeşru yolardan daha fazlasını isteyen ve bunun için kendi takım arkadaşları üzerinden bahis oynayacak kadar gözleri dönen kumarbazların (futbolcu, hakem, yönetici, menajer) yeşil sahaları kirletmelerine izin verilmeyerek futbolla ilişkileri sonlandırılmalıdır.

Hem caydırıcı olması ve hem de dürüst mücadele eden sporcuların emeklerinin korunması için bu şarttır.

Acırsak acınacak hale geleceğimiz asla unutulmamalıdır.

****

İBB’deki asrın yolsuzluğu, uyuşturucu, yasa dışı bahis, kara para aklama, casusluk ve Aziz İhsan Aktaş suç örgütü soruşturmaları 2024 yılı Ekim ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevine getirilen Akın Gürlek tarafından başlatıldı.

Demek ki Cumhuriyetin Savcısı cesur olunca kendilerini dokunulmaz zannedenlere de dokunulabiliyormuş.

Kızıl saçlı köstebeklerle kapalı kapılar ardında yaptıkları özel görüşmelerle paçalarını kurtaracaklarını zannedenlerin Akın GÜRLEK’e neden saldırdıklarını şimdi anladınız mı?