Partisinin 39’uncu Olağan Kurultayı’nda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP ve AK Parti ile Terörsüz Türkiye süreci kapsamındaki uyumlu çalışmasını hedef aldığı DEM partiye "Bir Stockholm Sendromu’na kapılmamaya, dün elinden zor kurtulduğumuz celladımıza aşık olmamaya davet ediyorum." sözleriyle aklı sıra uyarıda bulundu.
Seçim dönemlerinde ittifak ve işbirliği yaptıkları, her evden bir oy diyerek destek verdikleri ve sayelerinde İstanbul başta olmak üzere çok sayıda büyükşehir belediyesi kazandıkları DEM Partinin terörsüz Türkiye sürecinde CHP’nin kuyruğuna takılmaması ve esasen asrın yolsuzluğu soruşturmasında İmamoğlu’na destek vermemesinden rahatsız olan Özgür Özel, DEM’i uyarayım derken farkında olmadan kendi topuğuna sıktı.
Meclisteki komisyona da zoraki üye veren CHP’nin İmralı ziyareti için milletvekili göndermemesi DEM’de hayal kırıklığı yaratırken bir de bunun üstüne cellatlarına âşık oldukları benzetmesi bardağı taşıran son damla oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı döneminde kapalı kapılar ardında anlaştığını ve Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa ilk işin İmralı’nın kapılarını kırmak olacağını Sırrı Sakık bizzat açıklamıştı.
O zaman İmralı’dan rahatsızlık duymayanların bugün akılları sıra İmralı’ya mesafe koymaları tam da kendilerine yakışan bir ikiyüzlülüktür.
Başkalarına Stockholm sendromu teşhisi koyan ancak kendisi Silivri Sendromu etkisinden bir türlü kurtulamayan Eşbaşkan Özgür Özel’e partisinin geçmişte nasıl bir cellat rolü üstlendiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan şu sözlerle ifade etti.
"Çıkmış, artık ismini bile duymaya tahammül edemedikleri selefi Kılıçdaroğlu gibi birilerini cellat olmakla itham ediyor" diyen Erdoğan, "Neymiş? DEM Parti'nin Terörsüz Türkiye sürecine katkı vermesi Stockholm sendromuymuş; yani celladına âşık olmakmış. İnsanda biraz utanma olur, mahcubiyet olur. Hadi Türkiye'yi bilmiyorsun, hadi dış politikadan haberin yok, hadi ekonomide elifi görsen mertek zannedersin; insan bari kendi geçmişini bilir, kendi kara sicilini bilir.
Şimdi bu beyefendiye sormak lazım: Ya sen ömrün boyunca hiç mi CHP'nin utanç lekeleriyle dolu tarihini okumadın? Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin? Sen kimin cellat, kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir. Şurada Ulus Meydanı'nda, İstiklal Mahkemeleri'nde alelacele kararlar alıp darağaçlarında iskemleyi kimin devirdiğini milletim gayet iyi bilir.
Ardından timsah gözyaşları döktükleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına kimin sessiz kalarak onay verdiğini benim milletim çok iyi bilir. Terörle mücadele adı altında Tunceli'den başlayarak bizim dönemimize kadar Kürt kardeşlerimizin kanını kimin döktüğünü benim milletim çok iyi bilir. Sayın Özel hedef saptırmasın. Cesareti varsa ve cellat görmek istiyorsa aynaya, kendi tarihine, CHP’nin geçmişine baksın."
Tarihten habersiz danışmanların eline tutuşturduğu her şeyi doğru kabul ederek söyleyen Özgür Özel’in bir lidere yakışmayan tutarsız tavırlar sergilediğini geçmişteki örneklerden biliyoruz.
Esed Suriye’den kaçarken onunla işbirliği yapılması gerektiğini söylemiş, baklava kutusunda rüşvet alan belediye başkanlarını aklamak için ellerinde 32 saatlik kamera görüntüleri olduğunu açıklamasına rağmen bu görüntüleri ortaya koyamamış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’den uçak alımı için Trump’ın oğlu ile gizli görüşme yaptığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın GÜRLEK’in yönetim kurulu üyeliği maaşı aldığı iddiaları palavra çıkmış olan Özgür Özel bu hatalarından ders almamış ya da danışmanları tarafından gaza getirilmiş olmalı ki bu kez de DEM’i Stockholm sendromuna kapılmakla suçladı.
Oysa Sayın Özel partisinin geçmişine birazcık göz atsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dile getirdiği üzere kimin cellat olduğunu çok rahat görebilirdi.
Özgür Özel’in yaptığı boşboğazlık DEM kanadında da tepkilere neden oldu.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın DEM Parti resmi hesabından Özel’e cevap denilerek yapılan paylaşımda; “Celladına âşık olmak ya da Stockholm sendromu metaforunun bizler için kullanılması en hafif tabiriyle bir akıl tutulmasıdır" denildi.
Hatimoğulları, iktidarın "Terörsüz Türkiye" olarak adlandırdığı yeni çözüm sürecine ilişkin olarak, "AKP ve MHP hükümetin icra makamında oldukları için kendileriyle görüşme var. Bundan bir seçim ittifakı çıkarmaya çalışanlar bir sonuç elde edemez. Bizim meselemiz seçimin çok üstündedir. Bu mesele seçim meselesi değildir. Kürt meselesini seçim, Kürt seçmeni de kendi seçmeni gözüyle görmeye çalışanlar yanılır. Bunu iktidar için de söylüyorum, muhalefet için de söylüyorum" dedi.
Özgür Özel’in sözlerini 'ucuz polemikler' olarak nitelendiren Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan tepkisini şu sözlerle dile getirdi.
Biz bu bölgedeki halklar olarak celladı çok iyi tanırız. Cellatları mezarlarımızdan, faili meçhullerden, yakılmış köylerimizden direndiğimiz o zindanlardan çok iyi biliriz. Cellatlığımıza soyunan çok oldu ama bizi kurban etmeye kimsenin gücü yetmeyecek.
Herkes çok iyi bilsin ki cellat defterini açarsak, geçmişi konuşursak hepiniz borçlu çıkarsınız.
Herkesi polemikçi ve tutarsız dilden vazgeçmeye, çözüme ve barışa katkı sunmaya çağırıyorum.
Açık konuşun. Bu sorunun karşısındaysanız sözünüzü açık söyleyin. Ama barış ve demokrasiden yanaysanız da açık konuşun, gelin birlikte mücadele edelim.
Ana muhalefet partisi, süreç karşıtlarının çekim merkezi olmaya adaysa büyük yanlış yapar. Ana muhalefet buradan iktidara yürürüm düşüncesindeyse büyük kaybeder."
Bu açıklamaların ardından Özgür Özel DEM’i kastetmediğini ve sözlerinin yanlış anlaşıldığının iddia etse de bal gibi DEM’ kastetti.
Terörle Mücadele Komisyonundaki iş birliği nedeniyle DEM Parti’nin AK Parti ve MHP ile yakınlaşabileceği korkusuyla dillerinin altındaki baklayı ağzından kaçırdıktan sonra pişman oldu ama iş işten geçti.
Hiç kimse onu yanlış anlamadı.
Arka bahçeleri gibi gördükleri ve seçim dönemlerinde can ciğer kuzu sarması oldukları DEM’i artık istedikleri gibi yönlendiremeyecekleri endişesine kapıldığı için ayar vermeye kalktı ama baltayı taşa vurdu.
Şayet Özgür Özel ve tarihten habersiz danışmanları gerçek celladın kim olduğunu görmek istiyorsalar 22 Ağustos 2010 tarihli Hürriyette Soner Yalçın imzasıyla yayınlanan; “Kılıçdaroğlu sordu Çağlayangil yanıtladı konu; DERSİM” başlıklı yazıyı okuyabilirler.
Sırtından hançerledikleri ve bugünlerde çok ağır hakaretlerde bulundukları önceki Genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’nun eski bakanlardan Cavit Çağlar tarafından alınan randevu sonrası döneminin önemli isimlerinden ve eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil ile Yalova’daki evinde yapılan tarihi röportaj belki aydınlanmaları için bir vesile olabilir.
Eski genel başkanlarına güvenmiyor iseler o zaman bir iyilik yapıp gerçekleri biz aktaralım.
“CHP yönetiminin bildiği en iyi şey, Kürt raporları hazırlamak ve bu raporlarla Kürtler’e yaptıklarına dönük uluslararası kamuoyuna ‘haklı’ gerekçeler sunmak. Raporların ortak noktası ise, toplumda Kürtlerin ayaklanmasından duyulan kaygı, Kürtler’in Türk toplumuna ‘adaptasyonu’ amacıyla çeşitli önerilerin getirilmesi. CHP’nin şimdiye kadar hazırladığı bütün raporlarda, sorunun ‘güvenlikçi’ yöntemlerle çözüleceği fikri ön plandaydı. CHP’nin en son hazırladığını iddia ettiği Kürt raporu hala açıklanmış değil.
Bu raporlar sadece bilgilendirici mahiyette hazırlanmıyordu. Hazırlanan raporlar aracılığıyla politikalar geliştirilip uygulanıyordu. Mesela 1934’te çıkan ve Kürtlerin Türk toplumuna adapte olması amacıyla çeşitli düzenlemeler getiren İskan Kanunu, o zamana kadar hazırlanan raporlarda dile getirilenlerin bir uygulamasıydı. Hâkeza Dersim’e yapılanlar da aynı şekilde... Bu raporlar hem CHP zihniyetini ele veriyor hem de yol haritasını ortaya döküyordu. Her şey planlı ve programlı ilerliyordu. (https://www.yenisafak.com/gundem/gizli-ittifak-chpnin-90-yillik-zulmunu-ortemez-15/03/2021)
Mustafa Kemal’in manevi kızı ve Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen’in Dersim olaylarıyla ilgili olarak verdiği bir röportajda söylediği; “Canlı ne görürseniz ateş edin emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk” (https://kriterdergi.com/dosya-chp-ittifakinin-bilesenleri/kurtlerin-chp-hafizasi Mart 2019 / Yıl 3, Sayı 33) sözleri açık bir itiraf değil mi?
1935 yılında Doğu ve Güneydoğu illerini, ilçelerini adım adım dolaşan dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün hazırladığı ve aşağıdaki bazı başlıkların yer aldığı “çok gizli” rapor celladın kim olduğunu açıkça gözler önüne seriyor.
"Erzincan Kürt merkezi olursa korkarım Kürdistan kurulur. Van ve Erzincan'da Muş ovasında ve Alazığ ovasında kademeli olarak Türk kitlelerini bir araya getirmek zorundayız. Kürtleri Türkleştirmenin en etkili yolu, Türklerle Kürtlerin aynı okullarda eğitimini düzenlemektir.
Diyarbakır, güçlü bir Türk merkezi olabilmek için etkinliklerimizi rahatlıkla yürütebilmemiz önemlidir. Dersim ilinin örgütlenmesi ile askeri yönetim kurulması ve Dersim ıslah programına bağlanılması şarttır. Erzurum'da Kürtlere karşı güçlü bir Türk merkezi kurulması, böylece boşaltılan Ermeni köylerine Kürtlerin yerleştirilmesinin de önüne geçilmesi şart...
"Bitlis, Hizan ve Mutki arasında, suni olarak sürekli devlet gücüyle bir araya getirilen bir Türk Merkezi olmalıdır. Eğer olmasaydı, onu yaratmak zorunda kalırdık.
- Kürtlerin şehirlere yerleşmesi engellenmelidir.
- Kürtlerin etkisini azaltmak için Karadeniz'den göçmenler buraya getirilmelidir. Örneğin Van'a yerleştirilen Karadenizli Türklerden bahsederek memnuniyetini sağlamalıyız. Böylece Kürt bölgelerine diğer göçmenlerin gelişini kolaylaştırmalı.
- Türk ve Kürt şehirleri olarak ayrılan istasyonlar ayrı ayrı hizmet almalıdır.
- Kürtlerin olduğu yerlerde okullar açılmamalı, açılacaksa Türkler için okullar açılmalı, ikinci planda Kürtçeyi çok daha hızlı öğrenebilecek yerlerde açılmalıdır.
- Boşaltılmış olan Ermeni köylerine Kürtlerin yerleşmesi engellenmelidir.
- Kürt bölgesi nüfus bakımından yoğun olmasına rağmen nüfus bakımından ülkeye katkı sağlamamaktadır. Bu nedenle yeraltı kaynaklarının (petrol, linyit) daha çok nasıl kullanıldığı araştırılmalıdır.
- Kürtlerin asimile edilmesi gerekiyor. Kürt cazibesine karşı Türk merkezleri kurulmalı.
- Kürdistan coğrafyası tren hattı tarafından kontrol edilmelidir.
- Dersim'e müdahale edilmeli.
- Kaçakçılık önlenmeli. Kürtlerin ekonomik güç kazanmasının önüne geçilmelidir. Gerekirse bunun için vergi kesilmeli. (https://www.haksozhaber.net/ismet-inonuden-mustafa-kemale-kurtlerin-asimile-edilmesi-gerekiyor-14 Mart 2023)
Herkesin ulaşabileceği açık kaynaklardan seçtiğimiz gerçeklerden bir demet sunduk.
Meraklısı daha çoğuna da ulaşabilir.
Soru şu!..
”Biz, bu bölgedeki halklar olarak celladı çok iyi tanırız. Cellatları mezarlarımızdan, faili meçhullerden, yakılmış köylerimizden, direndiğimiz o zindanlardan çok iyi biliriz” diyen Tuncer Bakırhan sizce kimi kastediyor?