Teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan “bu kolaylıklar nereye kadar sürecek ?” sorusunu da beraberinde getiriyor.

Yapay zekâ, otomasyon ve robotun yaygın kullanımının çalışanların işlerini kaybetme riskini arttırdığına dair iddialı tezler ileri sürülüyor.

“Son dönemde yapılan araştırmalara göre ABD’deki çalışanların %47’sinin, İngiltere’dekilerin ise %35’inin meslekleri otomasyon dolayısıyla risk altında. Gelişmekte olan ülkelerde ise risk çok daha yüksek, istihdam potansiyelinin üçte ikisi otomasyon riskine sahip”. Aslına bakılırsa, makinaların mesleklerimizi devralması çok da yeni bir süreç değil. Kaliforniya Üniversitesi Finans Profesörü Bhagwan Chowdhry’ın da dediği gibi “Otomasyon daha önce de vardı”. Chowdhry, endüstriyel devrim sırasında otomatik tezgâhların dokumacıların yerini almasından yola çıkarak bunu vurguluyor ve sadece mavi yakalıların değil birçok beyaz yakalının da otomasyondan etkileneceğini iddia ediyor.

Robotların insan gücünün yerini alacağı ve insanları işlerinden edeceği öngörüsü artık yalnızca akademik bir tartışma değil. Boston Danışma Grubu 2025'te bugünkü işlerin yaklaşık dörtte birinin akıllı yazılımlar veya robotlar tarafından yapılır hale geleceğini söylüyor. Oxford Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre ise İngiltere'deki işlerin %35'i 20 yıl içinde makineleşebilir”. (BBC Makineler Hangi İşleri İnsanların Elinden Alacak? Sizinki Onlardan Biri mi? Ana Sayfa / Karel Blog / Teknoloji ve İnovasyon/Karel yüzyüze teknoloji)

“İnanılmaz zamanlarda yaşıyoruz. Sürücüsüz arabalar, dronlar, fast food siparişlerimizi alarak servis yapabilen ve sizlerle sohbet dahi edebilen yazılımlar hayatımıza dâhil oldu. Aslında, robotik ve yapay zekânın (AI) tüm bu “şeyleri” artık bir sonraki sanayi devrimi olarak adlandırılıyor.

Robotların hayatımıza bu hızlı girişleri beraberinde, insanların işlerini kaybetme korkusunu da getiriyor.

İlk sanayi devrimi yapıldığında, fabrikalar ve seri üretim, işçileri sürüler halinde şehirlere çekmişti.

İmalat sanayi böylece bireysel zanaatkârları saf dışı bırakmıştı. Tüketiciler artık daha ucuz ve hızlı bir şekilde ürünler alabilirlerdi ve bu iyi bir şeydi. Evet, bazı işçiler açık bir şekilde yerlerinden edilmiş ve işsiz kalmışlardı. Fakat “devrim” le birlikte yeni işler yaratıldı ve zamanla istihdam eskisinden çok daha yüksek seviyelere ulaştı

“Günümüzde yakından deneyimlediğimiz bir robot devrimi yaşanmaktadır. Farklı sektörlerdeki firmalar maliyetlerini düşürmek, üretim/hizmet kapasitesini genişletmek, verimliliği ve kaliteyi arttırmak, ürün kalitesinin sürdürülebilirliğini sağlamak ve firmanın rekabet edebilirliğini artırmak için robotik, yapay zekâ ve (hizmet) otomasyonundaki gelişmelere uyum sağlamaktadır. Önümüzdeki on yıl içinde birbiriyle bağlantılı, uyarlanabilir ve kendi öğrenen makineler, aletler ve programlar yani robotların ve yapay zekâ ile uyarlanmış robotik otomasyon süreçlerinin üretim ve hizmet alanındaki hemen hemen tüm sektörlerdeki çalışma hayatını önemli biçimde değiştireceği tahmin edilmektedir. Bu durum, sadece mavi yakalı işçileri etkilemeyecek, endüstriyel devrimin başlamasından itibaren makinelerin insan çalışanların yerini aldığı beyaz yakalılara da etki edecektir. Ancak bu etkilemenin tamamen olumsuz yönde olacağı söylenemez. Nitekim “insanların yaşamını kolaylaştırmak için tasarlanmış elektromekanik sistemlere elektronik devreler ve mikro işlemciler kullanarak bireysel veya yarı bireysel hareketler yaptırma işi” olarak tanımlanan otomasyon, pek çok işin daha hızlı yapılmasını sağlar. Böylece insanlar ağır işlerde çalışmak zorunda kalmaz, boş zamanlarında artış olur, yaratıcılık ve girişimcilik için daha çok zamanları kalır, daha az iş stresi yaratılır ve yaşam kalitesi artar. Olumsuz etki, otomasyon sürecinin bir başka parçasını oluşturan robotların iş hayatında daha fazla kullanılmaları ile başlayacaktır. Aslında her daim ekonomik gelişmenin temeli olarak kabul edilmiş olan teknolojik gelişmeler önümüzdeki birkaç yıl içinde işyerinde makinelerin kullanımına bağlı olarak “teknolojik işsizlik” sorununa yol açacak, işlerde durgunluk, gelir eşitsizliğinin artması, iş hayatından insanların uzaklaştırılması, işe katılımın azalması sonucunu doğuracaktır.

Isaac Asimov’un üç robot yasasını oluşturmasından itibaren geçen 75 yılda yapay zekâ ve robotik önce bir olasılık olarak sonrasında ise gerçeklik olarak ortaya çıktı. Bugün, bu endüstri, gelişmişliğin de ötesinde, her yerdedir, yapay zekâ ve robotlar hepimizin tüm çevresindedir.

Doğal kaynaklarımızın geliştirilmesinde, tedarik zinciri oluşturulmasında ürünlerimizi ortaya çıkarmakta, gelişen biçimde zamanımızın kontrol edilmesinde, engelli kişilerin hareketlerine yardım edilmesinde, ameliyatlarda ve evdeki işlerimizin yapılmasını geliştirmekte rol oynamaktadırlar ve gelecekleri çok parlaktır

Teknolojik gelişmeler, bugüne dek bilinen profesyonel iş alanlarının temellerinin çoğunu değiştirmektedir. Geleneksel olarak uygulamada uzman kişiler yönetim, defter ve kayıtlarını ellerinde tutmakta iken, giderek artan biçimde bu uzmanlık alanlarında çalışanlar çeşitli makineler, sistemler ve araçların kullanıldığı dijital ortamlarda bu kayıtları tutmaya başladılar.

Sonuç olarak bilgiler çok farklı biçimlerde elde tutma, paylaşma, kullanma ve yeniden kullanma olarak farklılaştı.

Yeni teknolojilerin istihdam üzerine olumlu etki yaratılacağını düşünen “iyimserlere” göre, bilgi teknolojileri istihdamı artıracak ve çalışma hayatının kalitesini geliştirecektir. “Kötümserlere” göre, emeğin yerine makinenin ikame edilmesi işsizliği artıracaktır.

Bu sistemin temeli ne kadar karmaşık gözükürse gözüksün iki ana başlık altında incelenebilir: Otomasyon ve inovasyon ( herhangi bir işletmenin genel olarak ürün veya hizmetlerinde, süreçlerinde, organizasyonunda veya iş modelinde gerçekleştirdiği iyileştirmeler)

Otomasyon çok geniş ölçekli faydalar sağlama potansiyeline sahip bir sistemdir ve sadece iş verimliliğini artırmaz, aynı zamanda güvenliği sağlar ve yeni bilimsel buluşlara neden olur. Bununla birlikte kontrol edilmediği takdirde işsizliği – teknolojik işsizlik olarak tanımlanmaktadır – ve ekonomik yetersizliği artırma potansiyeli vardır. 1930 yılında “torunlarımızın ekonomik imkânları” konusunda bir değerlendirme yapan John Maynard Keynes tarafından ileri sürülen “teknolojik işsizlik” kavramı, en genel ifadeyle, yeni teknolojilerin insanları işinden etmesi anlamına gelir.

John Maynard Keynes, 1930 tarihinde şu ifadeyi kullanmıştır: “Bazı okuyucuların daha önce ismini hiç duymadıkları; ancak yıllar içinde öğrenecekleri yeni bir dertten mustarip haldeyiz; yani, teknolojik işsizlik” Teknolojik işsizlik üretimde emek tasarrufu sağlayan teknolojilerin kullanılması, üretimin yeniden organizasyonu, yeni maddelerin ikamesi, geliştirilmesi ve gelişmiş idari yöntemlerin uygulanması sonucu ortaya çıkan işsizlik türüdür ve giderek hızlanan sermaye yoğun veya emek tasarrufu sağlayan yeni buluşlar ile üretim tekniklerinin üretim sürecinde uygulanmasıyla daha az insan gücü ile çok daha fazla üretimin olanaklı hale gelmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır

Otomasyon sisteminden ayrı olarak robotların kullanımına bakıldığında ise aslında robotların hala en yaygın biçimde “endüstriyel robot” olarak kullanıldıkları görülmektedir. Ancak yapay zeka alanındaki bilimsel gelişmeler robotların işgücünde daha fazla yer alacağını ve işsizlik oranlarında artış olacağını göstermektedir; çünkü robotlar pek çok faaliyette kullanılabilir: Örneğin Web sayfasına link vermek, data paylaşımı ve çalışma ve öğrenme işbirliği, patlama meydana gelebilecek tehlikeli işlerde, çevre korumasında, özellikle şehirlerde doğal afetler sonrası, depremler gibi kurtarma faaliyetlerinde, bomba veya gaz patlamalarında veya tehlikeli maddeler içeren günlük yangın ve kazalarda kurtarıcı misyon anlamında robotlar her zaman çok değerli bir araçtır; ancak diğer yanda gerçek kişi çalışanlar için gelecekte önemli bir işsizlik tehdidi oluşturmaktadır.

Robot teknolojisinin istihdam üzerine etkisi üç temel kriter çerçevesinde tanımlanmaktadır. İlk olarak, önceki teknolojilerden farklı olarak tüm sektörleri, işleri ve işçileri etkilemektedir ve özellikle hizmet sektöründeki işlerin yerini alma potansiyeli yüksektir. İkinci olarak çok hızlı yayılmaktadır. Üçüncü olarak işleri daha mobil hale getirmektedir. Bu açıdan sadece işgücü talebini azaltmamakta, aynı zamanda işgücü arzını daha küresel bir işgücü piyasasına yaymaktadır.

Robotların iş hayatında daha yaygın kullanılacağı öngörüsüne en önemli gerekçe, otomasyon teknolojisinin giderek yapay bilişim, sensörler, makine öğrenimi ve akıllı şebekeler üzerinde yoğunlaştığı için, bu eğilimin özellikle makine yoğun sektörlerde kuvvetli bir biçimde görüleceği, robotlara daha fazla yazılım yükledikçe ve bulut tabanlı kaynaklara bağlanıldıkça, bu robotları programlamanın hem daha kolay hem de daha ucuz olacağı ve dolayısıyla küçük ve orta boy işletmelerin de gelişmiş robotik teknolojileri kullanmasına olanak sağlayacağı gerçeğidir.

Teknolojik gelişmelerin emek piyasasına olan etkilerini incelemeye yönelik olarak yapılan çalışmalar iki grup altında toplanabilir. Birinci grupta; meslek ve görevlerin gelecekte robot teknolojileri tarafından yapılabilme olasılıkları hesaplanmaya ve gelecekte hangi mesleklerin otomasyona ne kadar uğrayacakları belirlenmeye çalışılırken, ikinci grupta ise endüstriyel robotların insan emeğini ne kadar etkileyeceğine odaklanılmaktadır. Robot ekonomisinin tüketicilere ve firmalara sağladığı olumlu gelişmelere rağmen, teknolojik ilerlemelerin otomasyon sürecine uyarlanması ile birçok işkolu ortadan kalkacak ve buna bağlı olarak pek çok insan özellikle kısa vadede işini kaybedebilecektir. Üretim sürecindeki işgücü ile robotlar arasındaki ilişki tamamlayıcı olmak yerine ikame edici olduğu sürece işsizlik problemi artarak devam edecek gerek istihdam düzeyi gerekse reel ücretler ciddi şekilde düşecektir. Üretilen mal ve hizmetlerin daha kaliteli ve ucuz, insanların da daha çok serbest zamanı olması mal ve hizmet satın alımı için ödenmesi gereken bedel ile ilgili gerçeği ortadan kaldırmamaktadır. Tüketicilerin yeterli geliri olmaması durumunda ise mal ve hizmetler daha az tüketilebilecektir. Tüketicilerin alım gücünün zayıf olması, mal ve hizmetlerini ileri teknoloji ile üreten ve otomasyon sayesinde üretim sürecindeki verimliliklerini artıran firmalar için de ciddi bir sıkıntı yaratacaktır. Teknolojik gelişmelerin işgücü piyasasına olan etkilerini araştıran bir çalışmada 46 ülke ve 800’den fazla meslek grubu üzerinde yapılan bir araştırmaya göre 2030 yılına kadar dünyada 400-800 milyon insanın işini kaybedeceği, robotların üretim sürecine dâhil olması ile her beş çalışandan birinin etkileneceği ifade edilmiştir. ABD ve AB bazında yapılan araştırma sonuçlarına göre de her bir robot ile ortaya çıkan istihdam kaybı ABD için 6.2 kişi, AB için 3.4 kişi olacaktır. (Gülşen GEDIK Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi • Cilt 26, Sayı 1, Haziran 2020, s. 24-48 • DOI: 10.33433/maruhad.714826 Robotlara Karşı Gerçek Kişilerin Korunması Açısından Robot Vergisi Önerisi)

Ekonomist Brian Arthur robotların hem mavi yakalıların hem de beyaz yakalıların işini elinden alacak olmasına “ikinci ekonomi” diyor.

Henry Arthur’a göre 2025’te bilgisayar ekonomisi 1995’teki insan ekonomisi kadar büyük olacak ve ikinci ekonominin büyüklüğü 7,6 trilyon dolara ulaşacak. Ancak bu sırada robotlar dünya çapında 100 milyon işçinin yerini almış olacak!

Bugün işsizler dâhil toplam sivil işgücü 146 milyon. İkinci ekonomi sayesinde ve 10 yıl içinde bunun 100 milyonu robotlarla bilgisayarların eline geçecek. Demek ki 2025 yılında sadece ABD’de 40 milyon insan işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya.

Üstelik robotların bunu başarmak için insan kadar zeki olmasına, sanat ve felsefe yapmasına veya insan gibi düşünmesine gerek yok. Cıvata sıkmak veya uçak bileti satmak gibi işleri insanlar kadar iyi yapmaları veya insanlardan daha iyi yapmaları yeterli.

Diyelim ki bugün robotlar ve yazılımlar kendi işlerinde ortalama bir insan kadar zekiler (IQ düzeyi 100).

Moore yasasına göre IQ düzeyleri yılda 1,5 puan artarsa 2025 yılında makineler ABD vatandaşlarının yüzde 90’ından daha zeki olacaklar.

Makinelerin IQ düzeyinin 10 yılda 15 puan artması sadece ABD’de 50 milyon işi robotların yapabileceği anlamına geliyor ama bu noktada acele etmemek gerekiyor. Öncelikle ABD’nin ekonomik gücü 10 yılda 50 milyon robot üretip bunları işe almaya yetmez.

Peki, 30 yıl sonra ne olacak? Dünya çapında kaç kişi işinden olacak? Ayrıca ortalama insan IQ’su her 10 yılda 15 puan artıyor mu?

Hastanelere IQ seviyesi 115 olan makineler geldi bile! Örneğin Johnson & Johnson’ın FDA onaylı Sedasys makinesi anestezi uzmanına gerek kalmadan hastaları propofol vererek uyutuyor. Özellikle hastanelerin radyoloji bölümünde bilgisayarlı teşhis (CADx) sektörü hızla büyüyor.

Daha net bir örnek verelim: Kraliyet Derneği’nin yaptığı bir araştırmada bilgisayarların röntgen filmlerindeki bazı durumları radyologlardan neredeyse 10 kat iyi tespit ettiği ortaya çıktı. Bu da önümüzdeki 20 yılda robotların uzman hekimlerin yerini alabileceği anlamına geliyor.

Henry Adams’ın sadece enerji üretimindeki artışı dikkate alan iyimser tahminlerine geri dönecek olursak insan uygarlığının enerji üretiminin yılda yüzde 7 arttığını söyleyebiliriz. Teknolojinin gelişme hızı ise yılda yüzde 40 – yüzde 60!

Açıkçası insanların bugünkü eğitim hızıyla buna yetişmesi imkansız.

Bugün üniversite mezunu bir insan yetiştirmek doğumdan mezuniyete 22 yıl sürüyor. Şirketlerin, yatırımcılar ve iş adamlarının durumu ise daha kötü:

Üretim maliyetlerini azaltmak için robot işçi alıyorlar ama bu durum insanların işsiz kalmasına yol açıyor. Önümüzdeki 10 yılda işsizlik gelişmiş ülkelerde öyle artacak ki Apple iPhone satacak Amerikalı bulmakta zorlanacak. Bu da gelişmiş ülkeleri yeni bir ekonomik krize sokacak. (Global Tech magazine Yapay zeka destekli iş sağlığı ve güvenliği platformu 17 Mart 2022)

Ancak robotların da tam anlamıyla güvenli olduğu söylenemiyor.

ABD'de son on yılda cerrahi operasyonlarda hayatını kaybeden 144 kişinin ölümü robot kullanımına bağlanıyor. (Jane Wakefield BBC Teknoloji Muhabiri17 Eylül 2015 BBC News Türkçe)

Buraya kadar madalyonun bir yüzünden yani yapay zekânın ve robotların çalışanların işlerini ellerinden alacakları ve giderek hayatımızda daha büyük yer kaplayacaklarını savunan görüş ve değerlendirmelere yer verdik.

Bu elbette ciddi bir öngörüdür ve öngörüyü doğrulayan gelişmeleri de bizzat izliyoruz.

Ancak robotların, otomasyonun ve yapay zekânın her şeyi başaracağı her işi yapabileceği iddiası biraz da şeyh uçmaz mürit uçurur özdeyişini hatırlatmaktadır.

Aslında olanın matbaanın icadı ile yazıcıların işşiz kalmalarından bir farkı yoktur.

Yazıcılar işsiz kalmıştır ama matbaanın kullanım alanlarıyla ilgili olarak yüzbinlerce işçiye iş imkanı sağlanmıştır.

Evet robotlar ve yapay zeka çok sayıda insanı işinden edebilir ama bu; teknolojinin o insanlar için başka iş alanları açılmasına engel olacağı anlamına gelmez.

“Bugün bile, on yıl önce mevcut olmayan çok sayıda teknolojik iş imkanı var: Son teknoloji programlama, veri bilimi, web güvenliği, pazarlama ve satış bunlardan sadece birkaçı. İnsanların yeni teknolojiyi oluşturma ve yönetme ihtiyacının azalacağına inanmak için bir sebep kesinlikle yoktur.

Robotlar ve yapay zeka, insanlar tarafından oluşturulmuştur ve doğru talimatları verdiğimizde kullanabileceğimiz araçlardır. Mesele şu ki, insanlar ve teknoloji birlikte çalışmak zorundadır, insanlar kontrolün başında ve teknoloji yapmak için programlandığı şeyi yapmaya devam edecektir. Teknolojinin yaratıcı düşünme, problem çözme, liderlik, takım çalışması ve inisiyatif ihtiyacının yerini alacağı fikri şu anda oldukça aptalcadır. Bununla birlikte, insanların hepimiz için daha iyi bir dünya sağlamak için teknolojiden yararlanabileceği fikri, saçma değil Büyüleyicidir. (gürmas gürel makine sanayi anonim şirketi/robotlar insanın yerini alamayacak)

Görüldüğü gibi durum kimilerinin iddia ettikleri kadar vahim değildir.

Hatta ümit verici olduğunu bile söyleyebiliriz.

Endişe duyulan “teknolojik işsizlik” kavramı gelişmiş hatta iyimser ifadeyle gelişmekte olan ülkeler adına endişe duyulacak bir işsizliktir.

Azgelişmiş ya da gelişmemiş ülkelerde yaşayan milyonlarca aç ve işsiz için teknolojik gelişmeler bir anlam ifade etmemektedir.

Çünkü onların teknolojinin imkânlarından yararlanmaları söz konusu olmadığı gibi zaten yapacak bir işleri olmadığından bu tartışmaların kapsamına girmemektedirler.

Daha iyi şartlarda yaşamak ümidiyle ölümü bile göze alarak gelişmiş ülkelere göç etmelerinin temel nedeni de budur.

Bir yanda robotların ve yapay zekânın işsiz bırakacağı insanlar diğer yanda büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmaları gelişmiş ülkeleri bekleyen büyük bir tehdit ve tehlikedir.

Hem kendi insanlarının ve hem de göçmenlerin işsiz kalmalarının neden olacağı hoşnutsuzluğun başa çıkılması mümkün olmayan sosyal patlamalara neden olabileceği unutulmamalıdır.

ABD’de, İngiltere’de, Fransa’da ya da herhangi bir gelişmiş ülkede robotların ve yapay zekânın ne kadar kişiyi işsiz bırakacağına dair karamsar senaryoların çok ta geçerli olmadığını pandemi sürecinde gördük ve yaşadık.

Sahip oldukları yapay zekâ ve robot kapasitesi üretimi en kolay ürün olan maskeye bile sahip olmalarını sağlayamadı.

Bu gelişmiş ülkeler maske taşıyan uçakları zorla kendi ülkelerine indirdiler.

Basit bir maske üretimi binlerce insana iş kapısı oldu.

Üretimi en kolay temizlik/hijyen malzemeleri gibi ürünler kapanın elinde kaldı.

Binlerce yaşlı huzurevlerinde kaderlerine terkedildi.

İspanya’da, İtalya’da, Fransa’da huzurevlerinde toplu ölümler oldu.

Bu insanlara bakacak çalışanları teknoloji mi işsiz bıraktı?

Ya da sahip oldukları robot ve yapay zekâ kapasitesi binlerce yaşlının tek başlarına yaşadıkları odalarda ölüp günlerce bekleyerek cesetlerinin kokmasını neden önleyemedi?

Robot ve yapay zekâ daha çok üretim daha çok kazanç, daha düşük maliyet sağlayabilir ama insan insana temasın sıcaklığını, sevgiyi saygıyı verebilir mi?

İşte bu nedenle endüstriyel alanda yeri ve ağırlığı tartışılmaz olan robot ve yapay teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insandan insana verilen hizmeti vermesi mümkün değildir.

Hiçbir robot ve yapay zekâ ürünü çocuğa, yaşlıya, engelliye hastaya anne sevgisi veremez.

Hiçbir robot ve yapay zekâ sınırda nöbet beklemez.

Hiçbir robot ve yapay zekâ vatan toprağını savunamaz.

Robotlar koyun otlatamaz, pazarda satış yapamaz, ağaçtan meyve toplayamaz, pazara ürün taşıyamaz.

Annesi ölmüş kuzuyu evine alıp çocuğu gibi bakmak, ona isim takıp hitap etmek için, insan olmak gereklidir.

Yelesini okşadığı atı tımar etmek için insan olmak gereklidir.

Robotlar ve yapay zekâ insan tarafından amacına uygun kullanıldığı takdirde üretimi/verimliliği/kaliteyi arttırır ama ürünün insanlara ulaşmasını insanlar sağlar.

Sonuç olarak teknolojik işsizlik bizim değil gelişmiş ülkelerin sorunudur.

Çözümü de onlar düşünsün.

Ayrıca organize sanayi bölgelerinde çok sayıda nitelikli elemana ihtiyaç duyulmasına rağmen başvuruda bulunulmaması ülkemizde bir teknolojik işsizlik sorunu olmadığını aksine masa başı olsun da nasıl olursa olsun şeklinde bir iş beklentisi olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu durumda hiç bir vasfı olmayan, sadece bir masada oturarak para kazanmak isteyen kişileri işsiz bırakacak bir robot ve yapay zekâ kullanımının sakıncası olmadığı gibi yararı bile olabilir.