Kaykay malzemesi almak için gittiği Kadıköy bit pazarında iki cani tarafından vahşice katledilen 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti tüm Türkiye'yi derinden etkiledi.
18 yaşından küçük katillerin cinayet sonrası sosyal medyada yaptıkları küstah paylaşımlar, cinayeti büyük bir iş başarmış gibi sahiplenmeleri, hiçbir pişmanlık duymamaları, Ahmet Minguzzi’nin mezarının tahrip edilmesi ve ailesine/avukatına yönelik tehditler organize bir suç örgütünün varlığına işaret ediyor.
Davanın bizzat cumhurbaşkanı tarafından hassasiyetle takip edildiğinin açıklanmasına ve kamuoyunda Minguzzi ailesine verilen büyük desteğine rağmen aileye yönelik tehditlerin artarak devam etmesi katil çocukların ardındaki suç örgütünün bu cesareti “çocuklar için indirimli ceza uygulamasından” aldığı ihtimalini akla getiriyor.
Cinayette kullanılan bıçakla ilgili soruşturmada verilen takipsizlik kararı, bıçağı suç aleti olmaktan çıkarmasa da kafaların karışmasına neden olurken ailenin reddi hâkim talebinin kabul edilmesi yargılama sürecinde bir şeylerin yolunda gitmediğini gösteriyor.
Masum bir çocuk yine çocuk olan iki katil tarafından vahşice katledilmesine rağmen sosyal medyada katillere yönelik övgü ve desteğin pervasızca ifade edilebilmesi caydırıcılıkla ilgili acilen önlemler alınması gerektiğini göstermektedir.
Bir cinayete övgü düzmek en az o cinayet kadar alçakçadır ve bunu yapan kim olursa olsun hiçbir şekilde merhamet edilmemelidir.
Gerek Minguzzi cinayeti ve gerekse başka suçlarda faillerin çocuk olmaları nedeniyle az ceza almalarının kamuoyunda yarattığı rahatsızlık dikkate alınarak TCK’da çocuk suçlulara verilecek cezaların arttırılmasıyla ilgili bir çalışma yapılması için Cumhurbaşkanlığı tarafından Adalet Bakanlığının talimatlandırılması sonucunda konunun kısa süre içinde TBMM’ne getirilmesi bekleniyor.
Her gün medyada haklarında onlarca suç kaydı bulunan çocukların işledikleri suçlara ilişkin haberleri izliyoruz.
Çeteler, az ceza alacakları için tetikçi olarak çocukları kullanıyor. Aile bağı zayıf çocuklar, bu çetelerin ağına düşüyor ve silahlı saldırı, tehdit, şantaj karşılığında para kazanıyorlar.
Çetelerin içinde olduğunu ve korunacağını düşünen, silahla güç gösterisi yapan bu çocuklar kısa sürede suç makinesine dönüşüyor.
Cinayet, hırsızlık, gasp, darp gibi suçları işleyen ve yaşlarının beş altı katı suç kaydı bulunan çocuklar ellerini kollarını sallaya sallaya aramızda dolaşıyor.
2023 yılında sadece “cinayet ve yaralama” suçuna karışan çocuk sayısı 315.
Bu çocukları ‘suça sürüklenen çocuk’ tanımıyla değerlendiremeyiz.
Sürüklenen filan değil ortada açık açık suç işleyen çocuklar vardır.
Suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş çocukların ıslahı mümkün değildir.
Onlar için yapılacak tek şey yetişkinler gibi cezalandırmaktır.
Türkiye’de suça sürüklenen çocuk sayısı son 10 yılda hızla artarak ikiye katlandı. 2022 yılında 200 binden fazla çocuk suça sürüklendi. 2010-2022 arasındaki 12 senede suça sürüklenen çocuk sayısı yüzde 148 arttı. İsnat edilen üç suçtan ikisi yaralama ve hırsızlık oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı “Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri” verilerine göre; 2023 yılında güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların 537 bin 583 oldu.
Bu olaylarda çocukların 242 bin 875'i mağdur olarak, 178 bin 834'ü suça sürüklenme sebebiyle (kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla), 84 bin 751'i bilgisine başvurma amacıyla, 15 bin 716'sı kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan) olması sebebiyle, 11 bin 179'u kabahat işlediği iddiasıyla, 4 bin 228'i ise bu nedenlerin dışında kalan nedenlerden güvenlik birimlerine geldi veya getirildi.
Suça sürüklenen çocukların yüzde 39,8'ine yaralama, yüzde 20,8'ine hırsızlık, yüzde 7,7'sine Pasaport Kanunu'na muhalefet, yüzde 4,9'una uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4'üne ise tehdit suçları isnat edildi.
Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların yüzde 45,2'sini mağdur çocuklar oluşturdu. Mağdur olarak gelen 242 bin 875 çocuğun yüzde 89,7'sini suç mağduru, yüzde 10,2'sini takibi gereken olay mağduru çocuklar teşkil etti. Suç mağduru olarak gelen veya getirilen 217 bin 915 çocuğun yüzde 61,3'ü yaralama, yüzde 11,8'i cinsel suçlar, yüzde 8,6'sı aile düzenine karşı suçlar, yüzde 4,4'ü tehdit, yüzde 13,9'u ise bu nedenlerin dışında kalan nedenlerden mağdur oldu.
2010’ların başında sayıları 100 binin altında olan çocuk sayısının bugün neredeyse iki katına yaklaşması konunun üzerinde hassasiyetle durulmasını daha fazla geç kalmadan ceza artışı başta olmak üzere, eğitim, rehabilitasyon, meslek edindirme gibi önlemlerin acilen alınmasında zorunlu kılmaktadır.
****
Gerek 6972 ve gerekse 2828 sayılı yasalarda yer almayan “suça sürüklenen çocuk” ifadesi ilk kez 5395 sayılı yasada korunma ihtiyacı olan çocuktan ayrılarak ayrı bir madde halinde tanımlandı.
5395 sayılı kanunda Korunma ihtiyacı olan çocuk; “Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ve kişisel güvenliği tehlikede olan ihmal veya istismar edinen ya da suç mağduru çocuk olan tanımlanırken, suça sürüklenen çocuk; kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma ya da kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk olarak ifade edildi.
Suça sürüklenen çocuk ifadesi çocuk sanki suç işlemeye mecbur bırakılmış gibi bir algıya neden olduğundan 18 yaşın altındaki bireyler tarafından işlenen suçların mağdurları başta olmak üzere toplumun bir kesimi tarafından haklı olarak eleştirilmektedir.
Açık konuşalım ceza uygulamasında artık çocuk romantizmini bir tarafa bırakmak gerekiyor.
Çünkü mesele romantizmi kaldırmayacak kadar ciddi ve gelecek için kaygı verici bir noktayla geldi.
Suça sürüklenen çocuk yoktur suç işlemiş çocuk vardır.
Çocuk yaştakilerin bilerek ve tasarlayarak işledikleri suçların hafif cezalarla geçiştirilmesi hem o çocukların giderek bir suç makinesine dönüşmesine ve hem de çocuklar kullanılmak suretiyle işlenen suçların artmasına neden olmaktadır.
Oysa hiç kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur. Nitekim; 5237 sayılı TCK’ nun 3. Maddesinin (2) fıkrasında; “Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.” Hükmü yer almaktadır.
Ceza kanununun uygulamasında hiç kimseye ayrıcalık tanınmazken çocuk suçlulara neden ayrıcalık tanınıyor?
Kanunun 31-(1) maddesinde fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. (2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/5 md.) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.
(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/5 md.) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezalar üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz. Hükümleri yer almaktadır.
Kanunun ilgili maddelerinden de anlaşılacağı üzere çocukların işledikleri suçlarda yetişkinlere oranla önemli bir indirim söz konusu.
Birçok Avrupa ülkesinde çocuk suçlularla ilgili cezalar Türkiye’den daha caydırıcı. Bazı ülkelerde, çocuk failler, işledikleri suça göre yetişkin gibi yargılanıyor ve yetişkinlere verilen cezalar uygulanıyor. ABD’de birçok eyalette ağır suç işleyen 16-17 yaşındaki çocuklar, yetişkin gibi yargılanabiliyor. Bazı eyaletlerde bu sınır 14 yaşa kadar düşüyor. ABD’de 1993 tarihli bir davada mahkeme, 4 yaşındaki bir çocuğu vahşice öldüren 13 yaşındaki çocuğu yetişkin olarak yargılamış ve ceza indirimi uygulamamıştı. Kanada’da 14 yaş üstü suçlular, yine işledikleri suçun ağırlığına göre yetişkin mahkemesinde yargılanabiliyor. İngiltere’de de ağır suç işleyen 10 yaş üstü çocuklar, özel çocuk mahkemeleri yerine diğer mahkemelerde yargılanıyor.
İç hukuk düzenlemesi yapılırken dikkate alınması gereken metinlerden bir tanesi de BM Çocuk Hakları Sözleşmesidir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen, Türkiye’nin 14.9.1990 tarihinde imzaladığı ve 4.5.1995 tarihi itibariyle yürürlüğe giren Sözleşmenin 40 maddesinde;
“3.Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlâl ettiği iddiası ileri sürülen, bununla itham edilen ya da ihlâl ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili makam ve kuruluşların oluşturulmasını teşvik edecek ve özellikle şu konularda çaba göstereceklerdir:
Ceza Yasasını ihlâl konusunda asgari bir yaş sınırı belirleyerek, bu yaş sınırının altındaki çocuğun ceza ehliyetinin olmadığının kabulü;
Uygun bulunduğu ve istenilir olduğu takdirde, insan hakları ve yasal güvencelere tam saygı gösterilmesi koşulu ile bu tür çocuklar için adli kovuşturma olmaksızın önlemlerin alınması.
4.Koruma tedbiri, yönlendirme ve gözetim kararları, danışmanlık, şartlı salıverme, bakım için yerleştirme, eğitim ve meslek öğretme programları ve diğer kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemelerin uygulanmasında, çocuklara durumları ve suçları ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak biçimde muamele edilmesi sağlanacaktır”
Hükümleri yer almaktadır.
Nitekim TCK’nın 31-(1) maddesinde fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu olmadığı hükme bağlanarak sözleşmenin bu hükmü yerine getirilmiştir.
Ancak Sözleşmeyi imzalayan diğer ülkelerde olduğu gibi 12 yaşın üzerindeki çocuklar için yetişkinlerle aynı cezanın verilmesine ve indirim yapılmamasına engel bir durum söz konusu değildir.
Artık çocuk suçlulara da yetişkinlerle aynı cezaların verilmesi sadece suç işleyen çocuğun değil onu yetiştirmek ve eğitmekle görevli ailesinin de cezalandırılmasına yönelik düzenlemelerin yapılması zorunludur.
Müfettiş olarak yaptığım soruşturmalarda ailenin ilgisizlik, ihmal ve istismarının çocukların suç işlemelerinde ve suça sürüklenmelerinde en önemli sebep olduğuna bizzat tanık oldum.
Başıboş bırakılan çocuk çok rahat suç işleyebiliyor ve giderek suç işlemeyi alışkanlık haline getirebiliyor
Medeni Kanun anne babaları çocukların gelişimine yardımcı olmak, sosyal kültürel ve ahlaki değerleri öğrenmek için gerekli ortamı sağlamak ve kişisel gelişimlerine yardımcı olmakla görevlendirmiştir.
Aile bu görevi yerine getirmiyor ise onlar da sorumlu tutulmalı ve hiç kimsenin toplumun huzurunu bozmasına izin verilmelidir.