Nihayet Pandora’nın kutusu açıldı ve en “Özel” yalanları “Özgürce” söyleyerek, toksik sosyolojiyi tatmin eden, “hani iddianame nerede? hani iddianame nerede?” diyerek ortada bir suç ve suçlu olmadığı palavrasını üfüren küfürbaz siyasetçilere kapak olacak ansiklopedi hacmindeki İddianame İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesine teslim edildi.

402 şüpheli hakkında işlem yapıldığını açıklayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, "Toplanan deliller doğrultusunda çıkar amaçlı suç örgütü kurulduğu ve kamu kaynaklarının usulsüz şekilde yönlendirildiği yönünde kuvvetli şüphe oluşmuştur. Hazırlanan iddianamede, şüpheliler hakkında Türk Ceza Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında cezalandırılmaları talep edilmiştir" dedi.

Daha okumadan İddianamenin içi boş palavrası sıkanlar, iddianamede itirafları yer alan ve “beraber yürüttük biz bu yollarda, beraber ıslandık rüşvet yağmurunda, şimdi dönüp geriye baktığımızda bize her şey eko sistemin vurgununu hatırlatıyor” diyen partililerine “ ortada suç yok suçlu yok, siz neyi itiraf ediyorsunuz ?” diyemiyorlar?

Meydanlarda esip gürleyip savcıları hâkimleri tehdit eden Özgür Özel’in gücü suç işlediklerini itiraf eden partililere yetmiyor.

En bilindik itirafçı olan Ertan Yıldız’ın hâlâ CHP Bakırköy Meclis Üyesi.

Aziz İhsan Aktaş’ın itiraflarında iki CHP Genel Başkan Yardımcısı’nın adı geçiyor. Ancak adı geçen parti yöneticileri de CHP de Aktaş’tan şikâyetçi olamıyor, bize iftira atıldı diyerek suç duyurusunda bulunamıyorlar?

Neden acaba?

Yoksa daha büyük itiraflardan mı korkuyorlar?

Ya da sükût ikrardan mı geliyor?

Parti yönetimini itirafçı olan 24 CHP üyesi ve Aziz İhsan Aktaş’ hakkında şikayetçi olmaktan alıkoyan sebeplerin neler olduğunu bilmesek te tahmin edebiliyor ve gelmekte olanın er ya da geç geleceğini biliyoruz.

****

Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturmasının tamamlanmasıyla düzenlenen 3 bin 806 sayfalık (belki de gelecekte hukuk, siyasal ve kamu yönetimlerinde ders kitabı olarak okutulacak) iddianamede, İmamoğlu'nun gözünü nasıl karartarak 10 yılda devasa bir suç imparatorluğu(!) kurduğu ve bu sistemi hangi yöntemlerle sürdürdüğü kanıtlarıyla ortaya konuldu.

İddianamede "örgüt lideri ve kurucusu" olarak Ekrem İmamoğlu ilk sırada bulunurken, örgüt yöneticilerinin; Murat Ongun, Ertan Yıldız, Fatih Keleş, Adem Soytekin, Murat Gülibrahimoğlu ve geçtiğimiz aylarda casusluktan tutuklanan FETÖ bağlantılı Hüseyin Gün olduğu belirtilirken 67 isim etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı oldu.

İmamoğlu suç örgütünün "FETÖvari" bir yapılanma kurduğu ve istihbarata karşı koyma yöntemleri kullandığı ifade edilirken herhangi bir kamu görevleri bulunmayan İmamoğlu İnşaat'ın genel müdürü Tuncay Yılmaz ve örgütün para kasalarından Adem Soytekin ve Emrah Bağdatlı'nın belediyeler ve yapılan ihaleler üzerindeki etkilerine dikkat çekildi. Suç örgütünün görüşme ve toplantılarını büyük bir gizlilik içerisinde gerçekleştirmek için sinyal kesici jammer kullandığı da vurgulandı.

Böylece kameraların neden bantlandığı (toksik sosyolojiye çorba döküldüğü görülmesin diye bantlandığı yutturulmuştu), bavullarda neden jammer taşındığı, gizli toplantıların neden lüks otellerin kral dairelerinde yapıldığı, kimin neden "internetsiz bilgisayar" talimatı verdiği, kimin neden "eski tip, hattı olmayan telefonlarla" iletişim kurduğu anlaşılmış oldu.

İddianameye göre; İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanı olarak göreve başladıktan sonra 2015 yılında yetki alanındaki inşaatlardan ruhsat, imar, iskan izni gibi belediye işlemlerinde çeşitli usulsüzlükler yaprak firma sahiplerinden maddi menfaat temin eden bir yapılanma kurdu. Bu yapılanmada "Kafa Koparan Fatih" lakaplı Fatih Keleş (etkin pişmanlıktan yararlanarak 120 sayfalık ifade verdi) ve Adem Soytekin (etkin pişmanlıktan yararlanmak için üç kez ifade verdi) İmamoğlu'nun talimatlarıyla hareket ederek firma sahipleriyle görüştü. Bu isimler, inşaat projelerindeki usulsüzlüklerden elde edilen maddi menfaatin firma sahiplerinden rüşvet olarak alınmasından sorumluydu.

İmamoğlu Beylikdüzü'nde yapmaya başladığı usulsüzlüklerle elde ettiği maddi menfaati 2019 yılında İBB başkanı seçilebilmesi amacıyla kullandı. İBB başkanı olduktan sonra görevinden kaynaklanan imkân ve yetkilerinin artmasıyla örgütün faaliyet alanı genişledi ve suçtan kaynaklanan kazancını artırdı. İBB şemasında yer alan birimlerden sorumlu örgüt yöneticilerini belirledikten sonra, her bir örgüt yöneticisine bağlı hareket eden örgüt üyesi sayısı artarak faaliyetler sürdürüldü

İmamoğlu, İBB Başkanı olduktan sonra 2019'da CHP İstanbul il binasının satın alınması sürecinde o dönemki il başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu saf dışı bırakarak satın alma sürecini bizzat yürüttü. İBB Başkanlığı'nın verdiği imkân ve yetkileri çıkar amaçlı suç örgütüne kazanç kaynağı haline getiren örgüt lideri İmamoğlu, suçtan elde ettiği kazancın bir kısmıyla kendisinin ve örgüt yöneticileri/üyelerinin zenginleşmesinde, bir kısmıyla da CHP yönetimini ele geçirmede kullandı.

İddianameye göre İmamoğlu Çıkar Amaçlı Suç Örgütü'nün kamuoyunda kendisini ilk gösterdiği eylem, 'Para kuleleri' olarak bilinen deste deste dolarların sayıldığı kamuoyuna yansıdığı il binasının satın alım süreciydi. Bu görüntüler üzerine gerek CHP gerek örgüt, binanın 'bağış' olarak toplanan paralarla satın alındığı algısını oluşturmaya çalıştı ancak gerçekte durum farklıydı. CHP tarafından bağış olarak toplanan miktar dışında kalan tutar, örgütün suçtan elde ettiği kazançla karşılanmıştı.

İddianameye göre 2024 Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerde İstanbul ilçelerinde ve Türkiye genelinde il ve ilçe belediye başkan adaylarının birçoğu İmamoğlu tarafından belirlendi. CHP Milletvekili Özgür Karabat sistem içerisinde en etkin isimlerden oldu. Özellikle İETT'nin ihale süreçlerine doğrudan müdahale etti. Daha önce mali müşavirlik hizmeti verdiği Remzi Baka'ya İETT'den ihaleler verdi.

2023'te Cumhurbaşkanlığı Genel Seçimlerinde aday olarak gösterilmeyen İmamoğlu'nun, Kılıçdaroğlu'na karşı gizli çalışmalarını hızlandırarak, CHP'nin fiili genel başkanı gibi davrandığı ve 38. İstanbul İl Kongresi'nde oy kullanacak delegelere maddi menfaat sağlayıp vaatlerde bulunarak Özgür Çelik lehine oy kullandırttığı, 4-5 Kasım 2023'teki CHP'nin 38'inci Olağan Kongresi'nde Kılıçdaroğlu'nun karşısında aday olarak Özgür Özel lehine oy vermesini sağlamak için delegelere para verildiği kaydedildi.

Savcılığın, gereğinin takdir ve ifasını teminen Yargıtay'a gönderdiği bildirimde, İmamoğlu suç örgütünün suçtan elde ettiği gelirle CHP üst yönetimini ele geçirdiği, CHP İstanbul İl Başkanlığı'nın suçtan elde edilen gelirle parti tüzel kişiliği adına satın alındığı, suç gelirlerinin parti üst yönetiminin bilgisi ve onayıyla sisteme aktarıldığı vurgulandı.

Ekrem İmamoğlu'nun mal beyanında yer almayan Sarıyer Emirgan'daki yaklaşık 1.5 milyar TL (50 milyon dolar) değerinde 3 süper lüks villası da iddianamede yer buldu. İşadamı Ali Nuhoğlu, villaların İSKİ'den alacağına karşılık kendisine aktarılan paralarla alındığını itiraf etmişti. İddianamede, Nuhoğlu'nun sahibi olduğu İstcon İnşaat A.Ş.'nin Kiptaş A.Ş.'den aldığı ihaleye ilişkin 199 milyon 500 bin TL'lik avans ödemesinin, kamu ihalesi sürecinde örgütlü biçimde ele geçirilen suç geliri olduğu ve bu gelirle Ali Nuhoğlu'nun kontrolündeki Güllüce Tarımcılık A.Ş adına Emirgan'daki villaların satın alındığına değinildi. İddianamede, Nuhoğlu'nun 50 milyon dolarlık villaları ve şirket hisselerini 15 milyon liraya İmamoğlu İnşaat'a devrettiği aktarıldı.

İmamoğlu'nun çıkar amaçlı örgütten elde ettiği paraların bir kısmını Hasan İmamoğlu ile ortak olduğu inşaat firmasına aktardığı, Hasan İmamoğlu'nun bu paraları farklı tarihlerde Selim İmamoğlu'nun hesabına gönderdiği anlatıldı. Bu parayı yurtdışına çıkarmak için ise Selim İmamoğlu adına Hırvatistan'da şirket kurarak aktardıkları belirtildi.

İddianamede 142 suç eyleminin gerçekleştiği, bu eylemler neticesinde elde edilen menfaat ile sebep olunan kamu zararının suç tarihleri itibariyle güncel değeri hariç toplamda 160 milyar lira ve 24 milyon dolar (1 milyar lira) olduğu ifade edildi. Gayrimenkul olarak ise İstanbul ili ve ülke genelinde 95 taşınmaz olduğu, bunun örgüt lideri İmamoğlu ve yöneticilerinin suç gelirlerinden elde ettikleri malvarlıklarının haricinde olduğu ifade edildi. Bunda başta İmamoğlu İnşaat'ın 3 yılda 19 dükkân, 19 mesken, 63 konut, 8 ofis, 6 büro ve 2 arsa olmak üzere toplamda aldığı 117 adet taşınmaz yer alıyor.

İBB tarafından 14 yurtdışı finansmandan başta "raylı sistemlerde" kullanılmak üzere toplamda yatırıldığı günkü kur göz önüne alındığında 69 milyar 516 milyon liralık başka ödemelerde kullanılmaması gereken kredi alındı. Bu krediler amacı dışında 18 milyar 846 milyonu yurtdışı finansal kuruluşlara gönderildi. 13 milyar 836 milyon 609 bin lirasını iştirak şirketleri üzerinden İmamoğlu Çıkar Amaçlı Suç Örgütü'ne bağlı ve yakın olduğu tespit edilen şirketlere aktarıldı. Bu suretle örgütün yurtdışı finansmanları üzerinden de toplamda 39 milyar 872 milyon lira kamu zararına sebep oldu.

İddianameye göre örgüt yöneticisi Murat Gülibrahimoğlu koordinesinde "kaçak hafriyat" sistemi ile 185 milyon 877 bin ton izinsiz hafriyat dökümü gerçekleştirdi. Maden ruhsatlı alanlara yapılan kaçak hafriyat dökümü neticesinde 2021-2015 arasında 31 milyar lira üzerinde suç geliri elde etti. Yapılan kaçak dökümler neticesinde maden sahalarının zarar görmesine sebep olarak 80 milyar lira kamu zararı oluşturdu.

Ekrem İmamoğlu sadece doğrudan işlediği suçlardan değil aynı zamanda örgüt üyeleri tarafından işlenen suçlardan sorumlu tutuldu. Bunlara göre 142 eylemden sorumlu İmamoğlu'nun, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma", 59 kez "Rüşvet", 11 kez "Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama", 46 kez "Kamu kurum ve kuruluşların zararına dolandırıcılık", 4 kez "Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme", 2 kez "Kişisel verilerin kaydedilmesi", 2 kez "Kişisel verileri ele geçirme ve yayma", "Haberleşmenin engellenmesi", "Kamu malına zarar verme", "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma", 9 kez "İrtikap", 70 kez "İhaleye fesat karıştırma", "Çevrenin kasten kirletilmesi", "Orman kanunlarına muhalefet", "Maden kanunlarına muhalefet" ve "Vergi usul kanuna muhalefet" suçlarından 828 yıldan 2 bin 352 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edilirken, CHP'nin İstanbul İl Başkanlığı binasının "suç gelirleriyle" finanse edildiği tespitiyle, binaya el konulması istendi.

****

İddianamede 2024 yerel seçimleri öncesinde, Doğuş Holding'in sahibi olduğu eski gece kulübü Reina ve Galataport'ta bulunan imara aykırı yapılar hakkında işlem yapılmaması karşılığında toplamda 191 milyon 400 bin lira rüşvet alındığı bilgisine yer verildi.

Doğuş Holding'in rüşveti, suç örgütünün para kasası müteahhit Adem Soytekin'in şirketi ASOY İnşaat'ın banka hesaplarına 4 parça halinde "bağış" açıklamasıyla havale ettiği belirlendi. Havalenin 29 Aralık 2023, 8 Şubat 2024'te bir kez ve 16 Şubat 2024 tarihinde iki kez yapıldığı kaydedildi.

İtirafçı şüpheliler İmamoğlu'nun danışmanı ve İBB Meclisi İştirakler ve Bağlı Kuruluşlar Komisyonu Başkanı Ertan Yıldız, Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nde görevli Yakup Öner, avukat Süleyman Atik ve inşaat şirketi sahibi Adem Soytekin, Doğuş İnşaat'tan Reina ve Galataport'ta bulunan imara aykırılıklarının görmezden gelinmesi için 10 milyon dolar rüşvet istendiğini ifade etti.

Yıldız ifadesinde, İmamoğlu'nun İBB Genel Sekreter Yardımcısı Can Akın Çağlar'a, "Doğuş ile olan 10 milyon dolarla ilgili ne yaptın?" diye sordu. Çağlar, şirketin CEO'su Hüsnü Akhan ile resmi olarak bu parayı nasıl tahsil edeceklerini görüştüklerini söyledi. İmamoğlu da paranın tamamını resmi vermelerine gerek yok, büyük bir kısmını gayri resmi alalım, seçimler yaklaşıyor para ihtiyacı olacak" şeklinde cevap verdi" dedi.

Avrupa Konutları'nın sahibi müteahhit Süleyman Çetinsaya, Sarıyer'de satın aldığı kargir evin güçlendirme ruhsatı karşılığında suç örgütünün kendisinden 500 bin doları aldığını itiraf etti.

İddianamede yer alan itirafçı avukat Fatih Atik ifadesinde, 2023 sonlarına doğru İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş'in Florya'daki başkanlık konutundaki ofisine gittiğini, Keleş'in burada kendisine 'Süleyman Çetinsaya'yı tanıyor musun?' diye soru yönelttiğini aktardı. Atik ifadesinde, "Ben de yeğenini tanıdığımı söyledim. Bana bu şahsın Baltalimanı'nda bir inşaat projesi olduğunu, belediyeye bağışta bulunmak istediğini, 500 bin dolar değerinde gıda kartı alarak vereceğini, bunu benim almamı söyledi. Maslak'ta bulunan 42 Maslak isimli binadaki ofisimde Çetinsaya ile görüştüm ve Keleş'in istediği kartları bana teslim etmesini söyledim" dedi. Çetinsaya'nın bu görüşmeden 3 gün sonra yeniden yanına geldiğini ve kart ile uğraşmayacağını söyleyip bir çanta içerisinde kendisine 500 bin dolar değerinde para verdiğini aktaran Atik, "Ben de bu çantayı Keleş'in akrabası olan Zafer Keleş'e ertesi gün saat 9'da Bakırköy Florya Basınköy'de teslim ettim" diye konuştu.

****

İddianamede, İmamoğlu’nun “kreş projesi” kılıfıyla iş insanlarından rüşvet talep ettiği, “Deniz İstanbul” projesi üzerinden 3 dairelik haraç aldığı ve işi yaptırmamakla tehditte bulunduğu yer aldı. Şüpheli Dursun Keleş’in ifadesine göre, İmamoğlu yardım adı altında “kreş projesi” bahanesiyle Adem Soytekin aracılığıyla para ve daire istedi; olumsuz yanıt alınca Soytekin’i Keleş’in ofisine gönderdi. Görüşme sırasında Soytekin’in telefonu hoparlöre alarak İmamoğlu’nu aradığı, İmamoğlu’nun da “Madem anlaşamıyoruz, o projeyi yaptırmam” sözleriyle tehdit ettiği, bu tehdidin ardından 3 dairenin Soytekin’in üzerine devredildiği belirtildi.

****

İddianamede, örgütün suç gelirleriyle elde ettiği paraları ihtiyaç hâlinde hızlı kullanabilmek amacıyla “emanetçi” olarak adlandırılan ve başka bir soruşturmada operasyon düzenlenen Laleli’deki döviz bürosunda bulundurduğu belirtilerek; "Taç Dövizin örgütün emanetçisi olduğu, örgütün CHP Kurultay sürecinde de söz konusu döviz bürosundan temin ettiği paraları dağıttığı anlaşılmıştır. Soruşturma kapsamında ele geçirilen ve şirket yetkililerince sahiplenilmeyen paraların Ekrem İmamoğlu tarafından kurulan çıkar amaçlı suç örgütüne ait olduğu anlaşılmıştır.

Özellikle örgüt üyesi Necati Özkan’ın telefonundan çıkan Aralık 2024 tarihli olduğu değerlendirilen bilgi notunda, örgütün cumhuriyet başsavcılığımızca yapılacak operasyona hazırlık yaptıkları tespit edilmiştir. Bu kapsamda örgüt uygulamış olduğu gizlilik kurallarını genişletmiş, emanetçi olarak kullandığı döviz büroları ile irtibat kurmamış nakit ihtiyaçlarını motorlu kuryeler aracılığı ile sağlamıştır." Denildi.

****

Sabrınızın sınırlarını zorlayarak İddianameden sadece küçük bir bölümü buraya alabildim.

3806 sayfalık iddianame çok daha ağır ve tanıklı belgeli iddialarla dolu.

Görüleceği gibi ortada; “muhatap almıyorum, bunlar boş iddialar, cevap vermeye gerek görmüyorum, bu siyasi bir davadır gibi artistik numaralarla altından kalkılamayacak çok ağır iddialar var.

İddianame ortada yokken esip savurup gürleyenler, artık suçlamalara ikna edici cevap vermek zorundadırlar.

İhraç edemedikleri parti üyeleri bile itirafçı olurlarken yönetimin 3806 sayfada ancak ifade edilebilen ağır iddialar karşısındaki tavrını Farsça’dan Osmanlıcaya girmiş şu güzel ne güzel anlatıyor.

"Men çe guyem, tamburem çe zened?"

Yani "Ben ne söylerim, tamburum ne çalar?"