Fahişeler ne kadar namuslu iseler Filistin’deki soykırıma göz yuman ülkeler de o kadar medenidirler.

Yukarıda fotoğrafa dikkatlice baktığımızda ne görüyoruz?

Görme engelli bir insan koluna giren polis ona yardım ediyor.

Polisin insani bir davranış sergileyerek engelli şahsa yardım ettiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Çünkü polis onu karakola götürüyor.

Fotoğrafın çekildiği ülke bize medeniyetin(!) beşiği olarak öğretilen(!) İngiltere.

Görme engelli İngiliz vatandaşı, Londra’da Filistin’e destek protestolarında elinde tuttuğu bir pankart nedeniyle önce gözaltına alındı, sonra da tutuklandı.

Yanlış okumadınız, TU-TUK-LANDI.

Peki, tutuklanmasına neden olan suçu neydi?

Taşıdığı pankartta, “SOYKIRIMA KARŞIYIM - FİLİSTİN EYLEMİNİ (PALESTİNE ACTİON) DESTEKLİYORUM” yazılmasıydı.

*****

İsrail'in Gazze’de 735 gün süren soykırımından sonra ateşkes sağlandı.

Gazze'deki Hükümetin Medya Ofisinden yapılan açıklamada, Ekim 2023'te başlayan ve ateşkes ilan edilinceye kadar devam eden soykırıma ilişkin güncel rakamlar paylaşıldı.

İşgalci İsrail'in, 2 yılı aşkın süre boyunca Gazze Şeridi'ndeki 2,4 milyon Filistinliye karşı en korkunç soykırım suçlarını işledi.

Su, gıda ve ilaçların silah olarak kullanıldığı soykırım, Gazze Şeridi’ndeki altyapının yüzde 90 oranında yıkılmasına yol açtı.

365 kilometrekarelik yüz ölçüme sahip Gazze Şeridi’nin yüzde 80’inden fazlası İsrail’in kara saldırıları ve ateş gücüyle işgalle kontrol altına alındı.

Saldırılar boyunca İsrail 200 bin tondan fazla bomba kullandı ve sözde "güvenli bölge" olarak iddia edilen güneydeki el-Mavasi bölgesi 150'yi aşkın bombardımana maruz kaldı.

İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırımda 20 binde fazlası çocuk, 12 binden fazlası kadın, 67 bini aşkın Filistinliye ait cenaze hastanelere ulaştı.

Gazze Şeridi'nde ölen ve kaybolanların sayısı 77 bin, bölgeye yönelik saldırılarda yaralananların sayısının ise 170 bin.

İsrail'in alıkoyduğu 6 bin 700 Filistinli hapishanelerde işkence altındalar.

Gazze'de 2 yıldan bu yana 39 bin Filistinli aileye karşı katliam yapıldı, binlerce aile tümüyle yok oldu.

Soykırımın kurbanlarının yüzde 55'inden fazlasının kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşuyor.

154'ü çocuk olmak üzere 460 kişi açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitirirken, 14'ü çocuk olmak üzere 17 kişi soğuktan donarak öldü.

İsrail saldırılarında 1670 sağlık ve 140 sivil savunma personeli ile 254 gazeteci hayatını kaybederken, sivil savunma bünyesinde çalışan 1000'den fazla görevli de canından oldu.

İsrail Gazze Şeridi'ndeki saldırılarında hastane ve sağlık merkezlerine 788 saldırı düzenledi, 38 hastane, 96 sağlık merkezi bombalandı, yıkıldı veya hizmet dışı bırakıldı.

Gazze Şeridi'ndeki okulların yüzde 95'i bombalama sonucu hasar gördü.

670 okul doğrudan vuruldu, 165 okul, üniversite ve eğitim kurumu tamamen, 392'si ise kısmen yıkıldı.

13 bin 500'ü aşkın öğrenci, 830 eğitimci ve 193 akademisyen ve araştırmacı İsrail’in saldırılarında öldürüldü.

Saldırılarda 835 cami tamamen ve onlarcası kısmen yıkılırken, 3 kilise birden fazla saldırının hedefi oldu.

60 mezarlıktan 40'ı yıkıldı, mezarlıklardan 2 bin 450 cenaze çalındı ve hastanelerin içinde 7 toplu mezar açıldı.

Saldırılarda 300 bine yakın konut tamamen, 200 bine yakın konut kısmen yıkıldı, 2 milyon insan sürekli olarak göçe zorlandı.

İsrail saldırıları nedeniyle 148 bin konut ciddi şekilde hasar aldı ve yaşanmaz hale geldi, 288 bin Filistinli aile evsiz kaldı. 725 merkezi su kuyusu, 5 bin 80 kilometre elektrik şebekesi tahrip edildi. 247 hükümet binası, 292 tesis, oyun alanı ve spor salonu yıkıldı, 208 arkeolojik ve kültürel miras alanı hedef alındı.

İsrail'in 735 gün sürdürdüğü soykırım 70 milyar dolar maddi hasara sebep oldu.

Dini, inancı, siyasi/felsefi görüşü ne olursa olsun asgari insani duyarlık taşıyan herkesin ve insan haklarına saygı duyan her devletin yukarıda ayrıntıları yer alan tarihin en acımasız ve aşağılık soykırımı karşısında tam bir terör devleti olan İsrail’e tepki göstermesi gerekirken, İngiliz hükümetinin bırakın tepki göstermesini, soykırıma karşı olduğunu açıklayan görme engelli bir vatandaşını tutuklaması, herkesin düşüncesini özgürce ifade edebildiği yalanını üfürdükleri Hyde Park güzellemelerini yerle bir etmekle kalmamış soykırım destekçiliği gibi aşağılık bir tavrı hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Beslemelerin ve kendilerinden medet uman Jön Türklerin günümüz temsilcilerinin zannettiği gibi orada fikir/ifade/protesto özgürlüğü filan yoktur.

Onların fikir ve ifade özgürlüğünden anladıkları kirli çıkarlarına hizmettir.

Böyle fikrin de böyle özgürlüğünde cehennemin dibine kadar yolu var.

Şimdi diyeceksiniz ki madem öyle İngiltere Filistin’i neden tanıdı?

Bu “tavşana kaç, tazıya tut” olarak tanımlanabilecek bilindik bir İngiliz sinsiliğidir.

Neden böyle söylüyoruz?.

Çünkü İngiliz Channel 4 televizyonunun haberine göre, İngiltere İsrail'e 2025 yılının ilk 9 ayında 1 milyon sterline (yaklaşık 56 milyon lira) yakın silah satışı yaptı.

Son 3 yılda her yılın yaklaşık iki katından fazla olan bu satış, İngiltere'nin İsrail'e silah satışlarında 2025 yılı itibarıyla rekor kırdığını ortaya koydu. Bu satışların 400 bin sterlinlik (yaklaşık 22,5 milyon lira) kısmı tek başına Haziran’da yapılırken, söz konusu ay Ocak 2022'den bu yana en yüksek satışın yapıldığı ay oldu.

En yüksek satışın yapıldığı ikinci ay ise 310 bin sterlinlik (yaklaşık 17,5 milyon lira) silah satılan Eylül ayı olarak kayıtlara geçti.

İngiltere'nin İsrail'e hangi askeri ekipmanı sattığı net şekilde verilerde belirtilmezken birçok ürün bomba, el bombası, torpido, füze ve mühimmat kategorisi altında yer aldı.

Ağustos ayında yapılan 150 bin sterlinlik (yaklaşık 8,5 milyon lira) satışın 20 bin sterlinlik (yaklaşık 1,1 milyon lira) kısmı ise "mermi" kategorisi altında gerçekleşti.

İsrail’e soykırım yapması için bu kadar silah satıp arkasından Filistin’i tanımanın Filistin’e hiç bir yararı yoktur.

Sadece İngiltere değil, Başını İspanya’nın çektiği birkaç onurlu ülke hariç olmak üzere özellikle Almanya, Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerindeki yönetimler de açıkça soykırıma göz yumuyorlar.

Nazi Almanya'sının 2. Dünya Savaşı sırasında gerçekleştirdiği Yahudi soykırımından bu yana Almanya'nın, İsrail'e karşı duyduğu suçluluk psikolojisi ve tavrı, Gazze'de 67 binden fazla sivilin hayatını kaybetmesine rağmen değişmedi.

Polis halkın İsrail karşıtı protestolarında son derece sert müdahalede bulunurken, Berlin’de kentin simge yapılarından olan Brandenburg Kapısı'nın dış yüzeyine İsrail bayrağının yansıtılması Almanya’nın soykırıma ortak olduğunun utanç verici bir belgesi olarak tarihteki yerini aldı.

Aşağıdaki fotoğrafta Berlin'de düzenlenen Filistin'e destek eyleminde polis tarafından yumruklanan, kolu ve burnu kırılan İrlandalı Kitty O'Brien’u görüyorsunuz.

Bu resme dikkatli bakın; Almanya’da gösteri ve ifade özgürlüğünün ne demek olduğunu çok net bir şekilde göreceksiniz.

Bu resim aynı zamanda Filistin’de İsrail’in yaptığı soykırıma verilen alçakça desteğin de en çarpıcı görüntüsüdür.

Nitekim Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, "İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair hiçbir emare görmüyoruz." Demişti.

Kimse masal anlatmasın.

Medeni (!) İngiltere gibi medeni (!) Almanya tam da budur.

Hırsıza soysuza, bölücüye, teröriste gülücükler dağıtan Alman polisi sadece İsrail’i protesto ettiği gerekçesiyle Kitty O’Brien’un burnunu kıracak kadar vahşileşebiliyor.

Bu açıdan bakıldığında Netanyahu’nun kuduz köpekleri ile Almanya’nın kuduz köpekleri arasında hiçbir fark yoktur.

O'Brien, Alman polisinin 2 yıldır Filistin destekçisi eylemcilere karşı orantısız güç kullandığını, kendisini yumruklayan polisin yüzüne iki kere yumruk attığını ve burnu kanarken kolunu döndürerek arkasına götürüp kırdığını söyledi.

Üst kol kemiğindeki kırığın 11 vida ile düzeltildiğini dile getiren O'Brien, "Arkadaşlarımın arasında bileği, burnu ve omurgası kırılanlar var. Çok sayıda yaralı var. Almanya, demokratik olduğunu savunmasına rağmen protestoculara gösterdiği muamele nedeniyle uluslararası alanda utanacak duruma düşürülmelidir." dedi.

Sözü uzatmayalım; sadece şu iki fotoğraf bile Mehmet Akif Ersoy’un yıllar önce batı medeniyeti için yaptığı tek dişi kalmış canavar tanımlamasının ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor.

Batıda, yıllardır bize yutturulmaya çalışıldığı ya da bazılarının zannettiği gibi medeniyet filan yoktur.

Gazze’de soykırım yapıldığına dair emare göremeyenler medeniyetten bahsetmeleri tanımlanması mümkün olmayan bir ahlaksızlıktır.

Fahişeler ne kadar namuslu iseler Filistin’deki soykırıma destek veren, göz yuman ve soykırım yapıldığına emare göremeyen ülkeler de o kadar medenidirler.

Ötesi beslemelere, eziklere ve tek kullanımlık aparatlara yutturulan masallardan ibarettir.