Kırk yıldır ülkemizin başına bela olan, otuzbinden fazla insanımızın hayatını kaybettiği terörün önlenmesi için sürdürülen etkin mücadele sonucunda 2024 yılında başlayan tarihi çağrılar ve kurucusunun da talimatıyla PKK'nın kendini fesih ederek silah bırakma kararı almasıyla başlayan tarihi sürecin hukuki altyapısı TBMM bünyesinde 11 siyasi partiden oluşturulan 51 üyeli komisyon marifetiyle gerçekleştirilecek.
Silah bırakma çağrısı tüm gruplara yapılmasına rağmen örgütün Suriye kolu (YPG/PYD) İsrail’in teşvik ve desteğiyle silah bırakmamakta dirense de Türkiye’nin sabrının sonsuz olmadığı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından herkesin anlayabileceği bir netlikte ifade edildi.
Ya kan dökülmeden silahlarını bırakacaklar ya da kafalarını kıra kıra silahları bıraktırılacak.
Mazlum Abdi’nin sırtını İsrail’e yaslaması bu gerçeği değiştirmez.
Terörle mücadele partiler üstü bir mesele ve bu belanın tümüyle ülke gündeminden çıkartılması huzur için zorunlu olmasına rağmen TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonuna üye vermeyen İyi Parti’nin Ankara Milletvekili Yüksel Arslan, X hesabından bir paylaşım yaparak; “Biz neden komisyona katılmadık başlığı altında 'DEM Parti'nin komisyondan talepleri' listesi iddiasını ortaya attı.
Ona göre; DEM’in Komisyondan Talepleri Şunlarmış:
1. Kürtlere özerklik verilsin!
2."Türk Milleti" yerine etnik kökenler Anayasa'da belirtilsin!
3.Doğu ve Güneydoğu'ya vali atanmasın!
4.Kürt ordusu kurulsun!
5.Kürdistan’ın İç-Dış. İşleri Bakanları olsun!
6.Kürtçe resmi dil olsun!
7. Kandil ve diğer kamplardaki, Avrupa'daki PKK'lıların topluca geri dönmesi sağlansın!
Katılmadığı toplantıdan bilgileri(!) kimden ve nasıl aldığını bilmediğimiz Yüksel Arslan’ın iddiaları ile ilgili olarak DEM Parti'den "Bir yalancının ve provokatörün hezeyanları” başlığıyla şu paylaşım yapıldı.
“Meclis’te kurulan 'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu' üzerine yürütülen tartışmalarda DEM Parti’ye yönelik maksatlı bir dezenformasyon ve yalanlar dolaşıma sokuluyor.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın sosyal medya üzerinden kamuoyuna sunduğu iddialar, DEM Parti’nin Komisyon’da hiçbir zaman gündemine almadığı, gerçeklikle bağı olmayan maksatlı yalanlardır.
Paylaşılan sözde “talep listesi” tamamen uydurmadır; amacı toplumsal gerilimi tırmandırmak, toplumu birbirine düşürecek ortamı yaratmak ve Komisyon’un toplumda oluşan meşruiyetini zedelemektir.
Bu türden bayat, düşmanlık ve nefret söylemi yaratma amaçlı ve içi boş algı operasyonları, demokratik siyaseti gölgelemek, halkın gerçek gündemini perdelemek ve demokratik çözüm arayışlarını baltalamak için devreye konuluyor.
Komisyon’un yapıcı çalışmaları, diyalog ruhu ve uzlaşma iradesi yerine, kasıtlı olarak üretilen sahte içerikler ve asparagas haberler öne çıkarılıyor. Bu tavır, yalnızca Meclis’in iradesine yönelik değil, aynı zamanda tüm toplumun ortak geleceğine karşı da ağır bir sorumsuzluk ve provokasyon örneğidir.
86 milyon yurttaşımız şunu bilmelidir: Bu manipülasyonların arkasındaki esas niyet, demokratik zeminleri zehirlemektir.
DEM Parti olarak barıştan, eşitlikten, adaletten ve çoğulcu demokrasiden yana olan her adımın arkasında durmaya devam edeceğiz. Yalanlarla örülü sahte gündemlerle yolumuzu kesmeye çalışanlar, tarih karşısında barışa kurulan pusularla anılacaktır. Gerçek gündemimiz halkların kardeşliği ve kalıcı barıştır.
Hiçbir gücün suni polemiklerle, algı operasyonlarıyla bu yolda ilerleyişimizi gölgeleyemeyeceğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Her tür provokasyonu ve nefret dilini kınıyoruz."
DMM tarafından yapılan açıklamada da Yüksel Arslan’ın iddiaları yalanlanarak şu ifadelere yer verildi;
“Çeşitli sosyal medya mecralarında, bir siyasi partinin TBMM çatısı altında kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda, Türkiye’nin egemenliğini ve milli birliğini hedef alan taleplerde bulunduğu yönünde yapılan paylaşımlar, tamamen asılsızdır ve dezenformasyon içermektedir. Terörsüz Türkiye süreci, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize giden yolda milli birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, toplumsal barışı güçlendiren stratejik bir çalışmadır. Bu sürecin önemli bir parçası olan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Meclis’te temsil edilen 11 siyasi partiden toplam 51 üyenin katılımıyla faaliyetlerini büyük bir dikkat ve uyum içinde sürdürmektedir. TBMM Başkanlığı tarafından da teyit edildiği üzere, Komisyonun bugüne kadar gerçekleştirdiği 4 toplantının gündemi ve içerikleri şeffaflık ilkesi çerçevesinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. Komisyon çalışmaları basına açık olarak yürütülmüş, oturumlar muhabirler tarafından takip edilmiş ve görüşme tutanakları TBMM’nin resmî internet sitesinde yayımlanmıştır. Şu ana kadar gerçekleştirilen tek gizli oturum ise, İçişleri ve Millî Savunma Bakanlıkları ile Millî İstihbarat Başkanlığı’nın Komisyon üyelerini bilgilendirmek amacıyla katıldığı toplantıdır. Bu toplantı da dahil olmak üzere, sosyal medyada dolaşıma sokulan hiçbir talep veya teklif kesinlikle gündeme getirilmemiştir. Hal böyle iken, Komisyonun gündemine hiç gelmemiş, hiçbir parti tarafından teklif edilmemiş ve müzakere konusu dahi olmamış hususları çarpıtarak kamuoyuna sunmak; yalan ve iftira yoluyla Terörsüz Türkiye sürecini hedef alan açık bir provokasyondur. Kamuoyunun, yalnızca Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tarafından yapılan resmî açıklamalara itibar etmesi; asılsız, gerçek dışı ve provokatif nitelikteki dezenformasyon içeriklerine kesinlikle değer vermemesi önemle rica olunur.”
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu TBMM’de bir komisyon kurulmasına karşı olduklarını ifade ederek şunları söylemişti;
“Gördük ki; TBMM’nin içerisinde paralel bir yapılanma oluşturularak, Gazi Meclisimizin bu büyük küresel ihanet projesine ortak edilmesi amaçlanıyor. Kısaca pkk ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar. Her şeyden önce evelemeden, gevelemeden söyleyeyim. Ama’lı, fakat’lı, lakin’li bir çerçeve çizmeden söyleyeyim. Türkiye’nin her kesiminin bir şekilde rehin alınarak, birtakım şantajlarla boyun eğdirilerek, bir şekilde bu ihanet masasına oturtulmak istendiği bu orta oyununa İYİ Parti olarak meze olmayacağız. Türkiye’yi Türksüzleştirmeyecek, Türk vatanını böldürtmeyecek, Türk’ün ismini de cismini de iradesi ipotekli, zehirlenmiş ve sefil olmuş maşaların planlarına asla kurban ettirmeyeceğiz”.
“Meclis’te bir komisyon kurup, telifi Öcalan’a ait 2013 yılındaki ihanet sürecinden kalma konfederasyon teklifini ve projesini meşrulaştırmak ve uygulamak peşindeler. Başlıklar, süreçler, içerik ve aktörler birebir aynıdır. Normalleşme, yeni anayasa, af, Suriye, Irak ve İran. Şimdi soruyorum; bu projeyi bugüne kadar kiminle yürüttünüz? Milletin, Meclis’in, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının haber var mıydı? Kiminle yürüttünüz? Terör örgütünün elebaşıyla kapalı kapılar arkasında dışarıda pişirdiğiniz bu zehirli aşı, Meclis’te kuracağınız komisyonla Türk milletine yedirme derdindesiniz. Minareyi çalıyorsunuz, kılıfı da milli iradenin tecelligahı Meclis’e diktireceksiniz öyle mi? Bu basit bir kurnazlık değildir. Suç işliyorsunuz beyler suç! Bu yaptıklarınız hesapsız bırakılmayacaktır”. Meclis’te şu an seçilmiş 592 milletvekili vardır. Şimdi bir komisyon daha seçiyorlar. Kimisi sayısının 100 olmasını istiyor, kimisi 35 ya da 40. Meclis içinde paralel meclis kuruyorlar. Komisyon üyelerini de TBMM’deki mevcut sandalye sayılarına göre belirleyip, cumhur koalisyonunun salt çoğunluğunda bir komisyon kurmak istiyorlar.
“Koalisyonun kadrolu ve geçici ortakları ezberledikleri tiratları atacaklar, sakin sakin, uzun uzun muhalefeti güya dinleyip sonra salt çoğunlukları ile ‘kabul edenler, etmeyenler’ oyunu oynayacaklar. Kendi ihanet projelerini evet oyu ile geçirirken, muhalefetin hayır oylarıyla ihanet projesini meşrulaştırmaya kalkışacaklar. Bu ihanet sürecinin sonuçları ile yüzleşince de ‘Bizim değil, Meclisin kararı diyecekler. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren İsrail’in genişlemesine hizmet eden, senaryosu ve telif hakkı İmralı canisine ait olan bu ihanet sürecinin sadece figüranlığını yapanlar bugün konuşuyorlar. Biz henüz konuşmadık. Biz millete gideceğiz. Bizim komisyonumuz büyük Türk milleti olacaktır”.
Herhangi bir değerlendirme yapmadan söylenenleri aktardığımız bu bölüme bir nokta koyarak süreçle ilgili olarak araştırma şirketleri tarafından elde edilen bulguları paylaşalım.
ASAL Araştırma'nın Temmuz 2025 verilerine göre, toplumun önemli bir kesimi süreci destekliyor. Araştırmada her 10 kişiden 6’sının yürütülen adımları olumlu karşıladığı dikkat çekti. Sürece karşı mesafeli duranların oranı ise üçte birin altında.
Ankette “Terörsüz Türkiye Süreci’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna verilen cevaplarda, katılımcıların %61,2’si süreci “olumlu” bulduğunu belirtti. Sürece “olumsuz” yaklaşanların oranı ise %30,5’te kaldı. Geriye kalan %8,3’lük kesim ise “Fikrim yok” ya da “Cevap vermek istemiyorum” seçeneklerini işaretledi.
Anadolu Ajansı ve ANAR işbirliğinde 9-15 Mayıs'ta 26 bölgeyi temsilen illerde yaşayan kişilerle "Bilgisayar destekli telefon anketi" yöntemiyle yapılan araştırmada katılımcıların yüzde 68,4'ü "Terörsüz Türkiye sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu "Olumlu buluyorum" şeklinde cevaplarken "Olumsuz buluyorum" cevabını verenlerin oranı ise yüzde 28,1'de kaldı. Katılımcıların yüzde 3,5'i ise fikrinin olmadığını söyledi veya cevap vermedi.
Research İstanbul'un 28-31 Temmuz 2025 tarihlerinde yaptığı anket, kamuoyunun "Terörsüz Türkiye" sürecine dair hem umutlu hem de kaygılı olduğunu ortaya koydu. Ankete katılanların yüzde 39'u sürecin başarıya ulaşacağına inanırken, yüzde 48'i sürecin sekteye uğrayacağını düşünüyor.
Karamsar kesimin en büyük endişesi, PKK'nın süreci sabotaj girişiminde bulunacağı yönünde.
AREA Araştırma Şirketi’nin 17-21 Temmuz 2025 tarihleri arasında gerçekleştirdiği anketin sonuçlarına göre; “Terörsüz Türkiye” sürecine olumlu bakanların oranı: %58.3, olumsuz bakanların oranı: %34, Fikri olmayanlar: %7.7
PKK’nın silah bırakma görüntüleriyle ilgili soruya verilen cevaplarda da benzer bir eğilim görüldü:
Olumlu bulanlar: %55.6, Olumsuz bulanlar: %38, Fikir belirtmeyenler: %6.4
Sürecin dış politika açısından stratejik olup olmadığı konusunda ise: Katılanlar: %53.9, Katılmayanlar: %40.9, Fikir belirtmeyenler: %5.2
Araştırmaya göre; İYİ Parti’nin TBMM’de kurulacak komisyona üye vermeme kararını destekleyenler: %43.7 desteklemeyenler: %49.3
Ortaya çıkan tabloya bakıldığında Research İstanbul dışındaki şirketlere ait verilerine göre halkın yaklaşık üçte ikisi sürece destek veriyor.
****
Bütün bu açıklamalardan sonra başa dönecek olursak; İYİ Parti Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın ortaya attığı ancak hem DEM ve hem de DMM tarafından gerçek olmadığı belirtilen 7 maddelik iddiaların değil dile getirilmesi ima edilmesinin bile kabul edilmeyeceğine inanıyorum.
Kaldı ki DMM iddiaların gerçek dışı olduğunu belirtirken DEM tarafından yapılan açıklamada da; Paylaşılan sözde “talep listesi” tamamen uydurmadır; amacı toplumsal gerilimi tırmandırmak, toplumu birbirine düşürecek ortamı yaratmak ve Komisyon’un toplumda oluşan meşruiyetini zedelemek” olduğu vurgulanmıştır.
Komisyondaki milletvekillerinin vatana ihanet demek olan böyle bir teklife sessiz kalmaları mümkün değildir ve bu iddialar komisyonda görevli milletvekillerine karşı yapılmış büyük bir ayıptır.
Dün ittifak yaptıkları siyasi partileri bugün v atana ihanetle suçlayarak vatansever olunmaz.
Bu çok ucuz bir siyasal oportünizmdir.
Şimdi genel başkanları ile birlikte Milliyetçilik, Türkçülük türküleri söyleyerek ucuz kahramanlık gösterisi sergileyenler 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kandil’in ve Fetö’nün açık açık destek verdikleri Kılıçdaroğlu’nu desteklemişlerdi.
Dahası tıpış tıpış oturdukları altılı masanın gayrı resmi üyesi DEM’le Kılıçdaroğlu kapalı kapılar ardında mutabakata varmıştı. Sırrı Sakık kapalı kapılar ardında neler görüşüldüğünün açıklaması çağrısı yaptığında İyi Parti milletvekilleri üç maymunu oynuyorlardı.
Ve kuşkusuz bir siyasi parti için en hazin olanı da kalktıkları masaya tekme tokat, küfür ve hakaretle oturtulmalarına tepki gösterecek cesaretlerinin olmamasıydı.
O dönem DEM Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde yapılacak ilk işin İmralı’nın kapılarının kırılması ve yüz yıllık cumhuriyetle hesaplaşmak olduğunu söylerken şimdi esip yağıp gürleyen sahte milliyetçiler dut yemiş bülbül gibi suskundular.
Bir cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ve birkaç bakanlık koltuğu uğruna DEM’le aynı çatı altında yer almaktan çekinmeyenlerin bugün vatan millet Sakarya nutukları çekmeleri tam bir samimiyetsizlik ve tam bir ikiyüzlülüktür.
Yıllardır süren terör belasının önlenmesi için ciddi bir yola girilmiştir. Halkın üçte ikisi sürece destek vermektedir. Bu fırsat kaçırılmamalıdır.
Şehit tabutları başında hamasi nutuklar atarak terör önlenmez.
Çocukları ve yakınları rahat içinde yaşayanlar başkalarının evlatlarından kahramanlık bekliyorlar.
Dün Diyarbakır annelerini ziyaret etmekten ödleri kopanlar, bugün siyasal çıkarları uğruna o şerefli annelerin bile destek verdiği süreci sabote etmeye çalışıyorlar.
Halkın üçte ikisinin destek verdiği bir sürece takoz olanlar bunun bedelini de öderler.
Örgütün Suriye kolu olan YPG/PYD’ye destek vererek süreci zehirlemeye çalışan ve yeni işgallerle Ortadoğu’da topraklarını genişleterek, er ya da geç Türkiye ile karşı karşıya gelecekleri günün hazırlığını yapan İsrail ile yalan ve iftiralarla süreci itibarsızlaştırarak sabote etmeye çalışan sahte milliyetçilerin aynı dili kullanmaları tesadüf olabilir mi?
İsrail’in değirmenine su taşıyanların milliyetçi olup olmadıklarına da siz karar verin.