Bir sene önce 650 bin konut asla yenilenemez, yenilenmemeli diyen İmamoğlu şimdi bir milyon konutun yenilenmesinden bahsediyor... 23 Nisan günü İstanbul’da yaşanan 6.2 şiddetindeki deprem ve çok sayıda artçı sarsıntılar kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı.
Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüm olarak tanımlayarak açtıkları ve açtırdıkları davalarla dönüşüme engel olanlar/geciktirenler şimdi hiç utanmadan “depremle ilgili çalışacak tek kişi vardı onu da hapsa attılar” yalanını üfürüyor, haraçhane medyası ve eko troller de bu yalanı köpürterek DEPREM’den EKREM’e rant sağlamaya çalışıyorlar.
Yoğun artçı sarsıntılar nedeniyle evlerine giremeyen İstanbullular geceyi millet bahçelerinde geçirirlerken Özgür Özel’in çağrısıyla sokaklara dökülüp polise saldıran, cami duvarına işeyen, kubbeye çıkıp içki içen ve mezarları tahrip eden müptezellerin hiç birisi ortalıkta yoklardı.
O gece İstanbullulara bir tas çorba, bir bardak çay dağıtmak İBB’nin aklına gelmediği gibi çok övündükleri kent lokantalarını da kapatarak evlerine çekildiler.
Vatandaşlar o kadar umurlarında değildi ki Sakarya ve Kocaeli belediyelerinden ve İstanbul’un kendi partilerinden olmayan ilçe belediyelerinden gönderilen sıcak yemeklerin/çayların dağıtımı engelleyecek kadar utanç verici bir tavır sergilediler.
Yapmadıkları/yapamadıkları insanlığı başkalarının yapmasına da tahammül edemediler.
6 Şubat’ta deprem turistleri olmuşlardı, 23 Nisan’da deprem vicdansızları oldular.
****
Deprem güvenliği ve kentsel dönüşüm ile ilgili olarak verdiği sözleri tutmayan İmamoğlu artık alıştığımız pişkinliğiyle; “19 Mart sabahı millet iradesine yapılan darbenin ekonomiye trilyonlarca lira maliyeti oldu, bu kadar büyük bir bütçe ile yaklaşık 1 milyon yapıyı yenileyebilir ya da en az aynı miktarda güvenli konut üretebilirdi” diyerek göz yaşartan(!) bir hassasiyet(!) sergiledi.
Onun millet iradesi dediği iradenin İstanbul’a çöken çetenin iradesi olduğunu, ekonomiye trilyonlarca maliyet dediği maliyetin de ya seve seve ya da döve döve aldıkları haraçlar olduğunu biliyoruz. Baskın yapılan her yerden paralar fışkırıyor.
Çok güvendikleri toksik sosyoloji her söyledikleri yalana inanıyor ama akıl ve sağduyu sahiplerinin ikna olması için cevaplanması gereken sorular var.
Kendisinin örgüt yönetici olarak suçlandığı 560 milyar liralık (eski parayla katrilyon) vurgun bütçesi ile kaç milyon yapı yenilenebilirdi?
Deprem bütçesini neden reklamlara akıttı?
Muhterem, trilyonlardan bahsediyor ama zat-ı alilerinin merkezinde olduğu vurgunda toplanan paralar katrilyonlarla ifade ediliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sırtından hançerlendiği ve şu anda yargı konusu olan İstanbul il Kongresi ile Büyük Kurultayda delege tavlamak için dağıtılan ve pavyon kapılarında pazarlıkların yapıldığı bizzat muhatapları tarafından ifade edilen paralarla kaç konut yenilenebilirdi?
Cumhurbaşkanlığı adaylığı uğruna reklama, algıya, konserlere, açık büfe sınırsız ikram ve nadide şarap menülü haraçhane beslemelerinin Paris ve Roma seyahatleri için harcanan trilyonlarla kaç ev dönüştürülebilirdi?
Bu sorulara cevap vermek yerine masal anlatıyorlar.
2018 yılında İBB’nin deprem risk yönetimine ayrılan tutar 1 milyar 295 milyon 500 TL ve bütçe içindeki payı % 5,08 iken 2024 itibariyle bu oran % 1,99 a düşmüş.
2019 yılında 1 milyar 18 milyon 921 bin TL; bütçe içindeki payı yüzde 4.28
2020 yılında 347 milyon 623 bin TL; bütçe içindeki payı yüzde 1.34
2021 yılında 438 milyon 299 bin TL; bütçe içindeki payı yüzde 1.51
2022 yılında 1 milyar 4 milyon 664 bin TL; bütçe içindeki payı yüzde 2.30
2023 yılında 2 milyar 367 bin 951; TL bütçe içindeki payı yüzde 2.05
2024 yılında 4 milyar 249 milyon 969 bin TL bütçe içindeki payı yüzde 1.99
Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığının kesinleşmesiyle birlikte reklam bütçesi deprem bütçesini neredeyse 3 kat aşıyor.
Netice itibariyle Ekrem İmamoğlu görevi devralmadan önce belediye bütçesi içindeki payı %5.08 olan deprem risk yönetimi harcamaları 2024 yılı itibariyle iki buçuk kat azalarak %1,99’a düşmüş ve yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere paralar güvenli konut üretimine, deprem güveliğine değil reklama gitmiş.
İmamoğlu’nun 100 bin konut vaadine rağmen aradan geçen 6 yılda, İstanbul'da KİPTAŞ marifetiyle devam eden konut inşaatlarıyla birlikte ancak 11 bin 493 bağımsız bölümün inşası gerçekleştirilebilmiş.
İBB’nin engellemelerine rağmen sadece Esenler Belediyesinin dönüşümünü gerçekleştirdiği konut sayısı ise 60 bin. Yani İBB’nin yapabildiklerinin beş katından daha fazla.
Mütevazı bir ilçe belediyesinin yaptığının dahi yapamayıp sonra da depremle ilgili çalışan tek kişi olarak ilan edilmek milletin aklıyla dalga geçmektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kontrolünde son on yıllık sürede İstanbul’da 695 bin bağımsız birimin dönüşümü tamamlandı, 93 bin bağımsız birimin dönüşüm süreci devam ediyor.
Herkesin ulaşabileceği açık kaynaklardan temin edilen rakamlardan İmamoğlu’nun depremle ilgili çalışan tek kişi olmadığı, hatta depremi cumhurbaşkanlığı adaylığı kadar ciddiye almadığı anlaşılmaktadır.
Deprem umurunda olsaydı deprem riski yönetimi ve dönüşüm bütçesini ikibuçuk kat azaltıp bunu reklama, algıya harcamaz, kendisinin beceremediği kentsel dönüşümü engellemek için Esenler, Beyoğlu, Gaziosmanpaşa, Tuzla ve Üsküdar ilçelerinde 43 ayrı dava açmazdı.
Hatay’da engelledikleri dönüşüm binlerce insanın ölümüne neden olduğu halde bundan bir ders almadılar.
Yalan, algı ve iftira üretmekten iş üretmeye fırsat bulamıyorlar.
İstanbul’da AFAD'da yapılan toplantıya İBB başkan vekili Nuri Aslan’ın da katıldığı görüntülerle sabit olmasına rağmen “İBB’siz deprem toplantısı yaptılar” diyerek utanmadan yalan söylediler, beslemeleri de bu yalanı afiyetle yediler.
Toplantıya İBB Başkanvekili Nuri Aslan'ın da iki gün katılım sağladığını belirten Bakan Murat Kurum, "Saatlerce beraber konuştuk, istişare ettik, konuştuğumuz başkanvekili İstanbul'u teslim ediyorsa oradaydı, kendisini arayıp sorabilirler" dedi ama soramazlar çünkü yalandan besleniyorlar ve yalanlarına kayıtsız şartsız inanan toksik bir sosyolojileri var.
Kaldı ki millet parklarda sabahlarken derin uykuda olan İBB toplantıda olmasa ne fark ederdi?
Gerçekler bu kadar açık ve ortada iken bu kadar rahat yalan söyleyebilmek mitomaniyi de aşan ağır bir patolojiyi yansıtıyor.
“En büyük üzüntüm, hayatını İstanbul'u afet odaklı planlamaya adayan, bunun mücadelesini veren yöneticiler ve şehir plancılar olarak bu zor günde sizlerle olamamaktır." sözleriyle pişkinliğin kitabını yazan ve her afette tatilde olan İmamoğlu Belediyenin başında iken ne yaptı ki şimdi AKOM’un başında olsa ne yapacaktı?
25 yıldır ellerinde olan İzmir Büyükşehir Belediyesi Karabağlar ilçesinde, 15 yıldır kentsel dönüşümü tamamlayamadı.
Belediyeden umudunu kesen ve mağdur olan hak sahipleri, tapulu arazilerine çadır kurdular.
Ellerinden tutan mı var? Başkanları da serbest, neden yapmıyorlar?
Çünkü onlar derdi sorun çözmek değil. Hiçbir şey yapmasalar da İzmir tıpış tıpış oy veriyor. Onlar da bu sadakatin farkında oldukları için gösterişli konserler vermek, heykeller yaptırmak gibi kolay işler varken dertsiz başlarına ne diye dert alsınlar.
Sadece İstanbul değil, yönettikleri her yerde beceriksizlik, umursamazlık ve nepotizm paçalarından akıyor.
****
İmamoğlu 2018 yılında İBB adaylığı kampanyası esnasında İstanbul’un deprem sorunu siz göreve geldiğiniz takdirde ne kadar sürede çözülür?” sorusuna, “5 yılda. Hayalci kimse olamaz ama 5 yıl çok hızlı hareket edilip çözülebilecek düzeyde” cevabını vermişti.
Her yıl 20 bin, 5 yılda 100 bin konut sözünü tutmadı.
2024 yılındaki kampanyasında ise “Ben ne yapabilirim, İstanbul’da deprem olursa dua edeceğiz, 1 yılda ne yapacağım ya da 3 yılda ne yapabilirim, 5 yılda ne yapabilirim. İstanbul’un deprem sorunun çözmek için bize 100 yıl lazım” diyerek verdiği sözü yutmuştu.
Oysa rakibi olan Murat Kurum İstanbul’un 39 ilçesinde 7,5 milyon ev ile işyeri olduğunu, 1,5 milyon konutun sağlıksız durumda ve 600 bin konutun acilen dönüşmesi gerektiğini ifade ederek seçilmesi halinde İstanbul’da 5 yılda 650 bin konut inşa edileceğini, bu konutların 300 bininin KİPTAŞ eliyle inşa edileceğini ve ödemenin yarısının İBB tarafından karşılanacağı vaadinde bulunmuştu.
Son derece net ve somut bu vaade karşılık İmamoğlu berbat bir Türkçeyle “650 bin konut vesaire gibi asla yapılamayacak, asla olamayacak ve olmaması gereken yaptığı açıklamalarla yani Ekrem İmamoğlu ve ekibinin ortaya koyduğu başarılı süreci nasıl geride bırakırım diyerek tarihe en kötü vaatler dizilişi olarak çıkacak süreçleri tarifliyor. Tabii benim için kötü bir şey değil bu yaptıkları ama yine de üzülüyorum.” cevabını vermişti.
Ona göre 650 bin konut asla yapılamazdı, dahası asla yapılmamalıydı.
Çünkü kendisinin yapamayacağını başkalarının da yapamayacağını zannediyordu.
Bir yıl önce bu açıklamaları yapan ve 650 bin konut yapılmasını imkânsız gören İmamoğlu bugün Silivri’den 1 milyon yapının yenilenmesinden bahsederek masal anlatıyor.
Sonra da “hayatını İstanbul'u afet odaklı planlamaya adayan, bunun mücadelesini veren yöneticiler ve şehir plancılar olarak bu zor günde sizlerle olamamaktır” palavrasıyla duygu sömürüsü yapıyor.
İstanbul'un içme suyu ihtiyacının yüzde 36'sını karşılayan Melen Havzası'nın korunması yasal olarak İBB ve İSKİ'ye ait olduğu halde İBB bu sorumluluğunu yerine getirmediğinden, "Konuralp, Kaynaşlı, Cumayeri, Gümüşova, Yığılca ilçelerinin kanalizasyonları Melen Deresi'ne boşaldığı görüntülerle paylaşılmasına rağmen lağım karışmış suyu İstanbullulara kullandırmaktan rahatsız olmayan İmamoğlu şayet tutuklu olmasaydı haraçhane medyası her türlü önlemin alındığı manşetinin altına baretli bir fotoğrafının yerleştirerek görevinin başında olduğu algısını yayar o da İstanbul dışında bir ilde propaganda çalışmalarına devam ederdi.
****
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu 250 bin konutluk cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi kapsamında TOKİ tarafından İstanbul Arnavutköy’de dar gelirli aileler için inşa edilecek 28 bin 100 konutun Araplara satılacağı yalanını söyleyerek rahatsızlıklarını dışa vurdular.
Dahası İmamoğlu bu projenin başlatılması için yokluğunun fırsat bilindiği gibi gülünç bir iddiada bulundu.
Bakan Murat Kurum; proje kapsamında TOKİ’nin bu konutları dar gelirli vatandaşlarımız için yaptığını, vatandaşların başvurularını yaptıklarını, kuralarını çektiklerini ve konutların başvuru bedellerinin de ödendiğini belirterek “CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Araplara satılacağı iftirasını attığını, milletin gözünün içine baka baka yalan söylediğini ifade etti.
Bu yalanların tutmadığı anlaşılınca dar gelirli vatandaşlarımızın ev sahibi olmalarını önlemeyi kafasına koyan İBB’nin devreye soktuğu İSKİ’nin yetkisi olmadığı halde hukuka aykırı bir şekilde Arnavutköy’de dar gelirli vatandaşlar için inşa edilen konutlar için yıkım kararı aldığı duyuruldu.
İSKİ, daha önce de TOKİ Başkanlığı’na projedeki evlere su ve kanalizasyon bağlantısı yapmayacağını ifade eden bir yazı göndermişti.
Bakan Murat Kurum her hal ve şartta projenin hayata geçirileceğini vurguladı.
Eko sistem hala olan bitenin farkında değil.
Villalara çökerek, kişiye özel kamulaştırmalar yaparak, haraç keserek, haraçhane medyasının gazlamaları, trollerin tehditleri ile istediklerini yaptırabileceklerini zannediyorlar.
Ancak unuttukları bir gerçek var.
Devlet o eski devlet değil ve darbe için işaret bekleyen bir ordu yok.
Bir zamanlar arabalarına at oldukları ve şimdilerde kapılarında yardım dilendikleri akıl hocaları da kendi dertlerine düştüler.
Devletle inatlaşılmaz.
Nihayetinde Devlet; İSKİ’ye tükürdüğünü yalatır, suyu da kanalizasyon hattını da bağlatır.
Geriye de Bağdat’ta yenilen hurmaların tırmalaması kalır.
BU KAFADA GİDERLERSE BAYRAM KUTLAMALARI ARTIK PAVYONLARDA YAPILIR …
Balıkesir 6 Eylül Belediyesi tarafından organize edilen 23 Nisan kutlamalarında pavyonlarda azgın tekelere yapılacak nitelikte erotik figürler sergileyen dekolte kıyafetli bir kadının direk dansı yapmasını orada hazır bulunan veliler hiç utanmadan ve yüzleri kızarmadan çocukları ile birlikte seyretmişler. (Üsküdar belediyesi de Ramazan ayında düzenlediği bir etkinlikte kadınlara erotik dans dersi(!)vermesi için Afrika’dan’twerkçi” getirtmişti. Erotik dans olmadan kutlama yapamıyorlar demek ki)
Görüntülerin sosyal medyada yayılması ile gösterilen tepkiler üzerine Belediye Başkanı böyle bir gösteri yapılacağından bilgisi olmadığını belirterek ilgili müdürü görevden aldığını söyledi. Belediyelerde başkandan habersiz kuş uçmaz ama bu işler böyledir.
Başkan; sorun çıktığında bilgisinin olmadığını söyleyerek ilgili memuru görevden alır ve böylece kendilerini temize çıkartır.
Belediye başkanı kıvrak bir hareketle paçayı kurtardı ama böyle bir rezaleti üstelik çocuklara ait bir bayramda coşkuyla seyreden ailelere ne demeli?
Niteliği itibariyle pavyondaki konsomatris sunumlarından farkı olmayan bu gösteriden hangi sanatsal(!) zevki(!) tattılar bilmiyoruz ama önü alınmadığı takdirde bundan sonra bayram kutlamalarının pavyonda dansöz gösterileriyle yapılmasına şaşırmayız.