Antik Mısır’ın firavunlarından III. Ramses’in mezarının da bulunduğu Medinet Habu Tapınağı’nın duvarında yazan bilgilerde; Milattan önce 1191 senesi itibariyle başlayan Deniz Kavimlerinin saldırılarından detaylı olarak bahsedilmektedir.

Ayrıca III. Ramses’in saltanatını anlatan yaklaşık 41 metre uzunluğunda 1500 satırdan oluşan Harris Papirüsünde Deniz Kavimlerinin saldırıları şu şekilde anlatılmaktadır;

‘’Hitit ülkelerinden hiçbiri bunların saldırılarına dayanamadı. Kode, Kargamış, Arzava ve Kıbrıs’ı tahrip ettiler. Bu insanlar Amurru ülkesinde bir yerde ordugahlarını kurdular… Önlerinde bir ateş perdesi bulundurmak suretiyle Mısır üzerine yürüdüler. Bunların arasıda Pelestler, Turşa, Şerdana, Şekeleş, Zakkari, Danuna ve Vavaşlar vardı… Ben Mısır’ın tüm sınırlarını genişlettim ve ülkeme saldırmış olanları geri püskürttüm…’’

Harris Papirüsünde Mısır’a saldıran Deniz kavimlerinin arasında ismi geçen Pelestler, Filistinlilerin atalarıdır.

Filistinliler Deniz kavimlerinden oluşan orduya katılmadan önce, Tevrat’ta ‘Kaftor’, Mısır vesikalarında ‘Keftiu’ olarak geçen Girit adasında yaşamaktalardı.

Hint-Avrupai kavim olan Akalar’la akrabalık ilişkileri bulunan Filistinliler, M.Ö 1400 yıllarında Akalar’la birlikte Yunanistan’dan Girit adasına yerleştiler. Yaklaşık 200 yıl Girit adasında yaşadıktan sonra diğer Deniz kavimlerinin baskılarıyla birlikte adayı terk ederek Mısır seferine katıldılar.

III. Ramses’e mağlup olan Deniz kavimlerinin bir kısmı memleketlerine dönerken, bir kısmı da firavuna tabi olup her yıl vergi vermek şartıyla Mısır’ın hudut kalelerine yerleştiler.

Filistinliler M.Ö 1190 itibariyle firavuna tabi olarak Gazze, Gerar, Lakiş, Yafa ve Aşdot bölgelerine yerleştiler. Bu bölgede iskân çalışmalarına başlayıp Filistin bölgesinin denize yakın verimli arazilerine yayıldılar.

Yahudilerin Filistin bölgesi üzerindeki hak iddiaları ise M.Ö 18.yüzyılda Hz. İbrahim’in göçüne kadar uzanır. Tanrı Yahova’nın Hz. İbrahim’e Arz-ı Mev’ud bölgesini vadettiğine inanmaktadırlar. Hz. İbrahim karısı Sara, yeğeni Lut ile birlikte kendisine vadedilen bu bölgeye gelmiş ama kıtlık nedeniyle buradan ayrılarak Mısır’a yerleşmiştir.

Hz. İbrahim’in oğlu İshak’tan olan torunu Yakub’un isminin Tanrı Yahova tarafından İsrail olarak değiştirildiği Tevrat’ta yazmaktadır.

İsrailoğulları kavramı ile, Hz. İbrahim’in torunu olan Yakub’un nesilleri kastedilmektedir.

İsrailoğulları Hz. İbrahim döneminde geldikleri Mısır’da yaklaşık 400 yıl yaşadılar. Firavunların baskıları ve zulümlerinin artması gerekçesiyle Hz. Musa önderliğinde M.Ö 1130’lu yıllarda Filistin topraklarına döndüler.

Filistin topraklarına döndüklerinde buraya başka bir kavmin yerleştiğini gördüler. Bu kavim Ege göçleriyle Girit adasından gelen, Mısır Sultanı III. Ramses tarafından M.Ö. 1190 yılında Filistin bölgesine yerleştirilen Filistinlilerdi.

Filistin topraklarının denize yakın olan verimli kesimlerine yerleşmiş olan Filistinliler, bu bölgeye sonradan gelen İsrailoğullarının yerleşmesine izin vermediler. Filistin egemenliğinde yaşamaları şartıyla arka bölgedeki verimsiz alanlara yerleşmelerine müsaade ettiler.

Filistinlilerin egemenliği altında yaklaşık 130 yıl yaşayan İsrailoğulları M.Ö 1000 yılında Hz. Davut önderliğinde bağımsızlık hareketi başlatarak Filistinlileri mağlup ettiler. İsrailoğulları Filistin bölgesine bağımsız İsrail Krallığı kurdu. Hz. Davut’un oğlu Hz. Süleyman döneminde (M.Ö. 975- M.Ö. 935) İsrail Krallığı en güçlü dönemini yaşadı. Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra İsrail Krallığı çöküş dönemine girerek İsrail ve Yahuda Krallıkları olarak ikiye bölündü. Daha sonra Asur, Babil ve Mısır Krallıklarının hakimiyeti altına girdiler. Babil kralı tarafından sürgün edildiler.

Pers Kralı Kyros’un Babil devletine son vermesinden sonra Yahudilerin Kudüs’e geri dönmesine izin veren Kyros, şehrin yeniden inşası için de Yahudilere destek oldu.

Perslerin, Büyük İskender ve Roma imparatorluğunun egemenliği altında yaşayan Yahudiler, M.S. 135 yılında Roma yönetimine karşı ayaklandıkları için Roma imparatoru tarafından dünyanın çeşitli bölgelerine sürgün edildiler.

Bu hadiseler arasında kalan Filistinliler de Sami kavimlerin arasında milli benliklerini kaybettiler.

637 yılından sonra Filistin bölgesi Müslümanların hakimiyetine girdi.

1090 yılı itibariyle başlayan Haçlı Seferleri ile bir Hristiyan ayaklanması olsa da 1187 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından Kudüs’ün fethedilmesiyle birlikte 1917 yılına kadar Müslüman hakimiyetinde kalan Filistin bölgesi yaklaşık 1300 yıl Müslümanların egemenliği altında kaldı.

Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasından sonra İngiliz hakimiyeti altında kalan Filistin bölgesi, 1948 yılında İsrail Devletinin kurulması ile birlikte Filistin-İsrail olarak iki devletli bir siyasi yapıya evrildi.

Günümüzden yaklaşık 3000 yıl önce Filistin bölgesinde cereyan eden bu hadiselerden günümüze kadar İsrailoğulları ve Filistinliler ortak bir yaşama iradesi ortaya koyamadılar.

Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan 1947 tarihli paylaşım haritasında Filistin bölgesi İsrail ile birlikte eşit iki parçaya bölünmüş, barış içerisinde iki devletli çözüm önerisi sunulmuştur.

Bu meselenin çözümünde hiç vakit kaybetmeden 1947 tarihli paylaşım planına sadık kalınmalıdır.

Filistin Devletinin gelişmiş ülkeler tarafından tanıması, Filistin’in imar ve ihyasının küresel organizasyonlar vasıtasıyla gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.

Filistin ve İsrail Devletleri Kudüs’ün statüsünü uluslararası bir konuma taşımak suretiyle, iki devletin ortak idaresinde, tüm dinlerin inanç turizmine açılmasını sağlamalıdırlar.

İslam İş birliği teşkilatına mensup 57 Müslüman ülkenin Filistin davasına sahip çıkarak, kınamadan öteye bahsettiğimiz somut adımları atması gerekmektedir.

Dünya 5’ten büyükse, 57 devlet 5’ten küçük olmamalıdır.!

Mehmet ARI / 22.09.2025