Doğru olsan ok gibi elden atarlar seni, Eğri olsan yay gibi elde tutarlar seni, Lakin; doğru ok menzil alır, eğri yay elde kalır.
Milattan sonra 952-1129 seneleri arasında geçen hadiseleri ay ve yılını belirterek kayıt altına alan Urfalı Mateos, yazmış olduğu vekainamede; Ermeni takviminin 480. Senesinde (M.S. 1032) Urfa Kalesini ele geçiren Maniag ve 400 adamına karşı kaleyi tekrar ele geçirmek isteyen Müslüman kabilelerin emirlerinden bahsetmektedir.
Urfa kalesinin karşısında toplanan emirlerin arasında Halep’ten Emir Saleh, Dımışk’tan Mahmud, Hems’den Mahmed, Mısır’dan Aziz…. Arzun’dan Ahi, Nuseybin’den Şahvar isimli emirlerin kaleyi zaptetmek üzere toplandıklarını yazmıştır.
Bu hadisede Arzun’dan (Erzen) gelen emirin isminin Ahi olması dikkat çekicidir.
Ahilik Teşkilatı Anadolu Selçuklu Devleti döneminde güçlü bir yapılanmaya ulaşmadan önce, Ahi isimli emirlerin olması Ahiliğin birkaç yüzyıl içerisinde belirli süreçler içerisinde teşkilatlandığını göstermektedir.
Ahiliğin oluşmaya başladığı bu yüzyıllarda Moğol istilası nedeniyle Anadolu’ya yönelik göçler oldukça fazlaydı. Horasan yöresinden gelen dervişler, alimler, sanatkârlar ve tüccarlar Anadolu’nun sosyal yapısını etkilemeye başladı. Anadolu Selçuklu Devletinin kurulmasıyla birlikte Türkmenler Anadolu genelinde hakimiyet tesis etmeye başladılar.
Anadolu Selçuklu Devleti dönemine gelindiğinde halife en-Nasır Lidinillah’ın kurmuş olduğu Fütüvvet müessesesine dahil olan sultan I. İzzettin Keykavus ve I. Alaeddin Keykubad’ın desteklediği Fütüvvet, Ahilik şeklini alarak debbağların piri olan Ahi Evran öncülüğünde Kırşehir merkezli olarak Anadolu genelinde teşkilatlanmaya başladı.
1325 senesinde Fas’ın Tanca kentinden Hac ibadetini yapmak üzere yola çıkan ünlü seyyah İbn Battuta, Hac yolculuğu esnasında yaşadığı maceralardan sonra Afrika, Ortadoğu, Anadolu ve Uzak doğuyu gezme kararı aldı. Buralarda gördüklerini seyahatnamesine yazan İbn Battuta, Anadolu ziyaretinde Ahilerden çok detaylı olarak bahsetti.
Anadolu diyarını ‘’ Berrü’t- Türkiyye el-Ma’ruf bi Biladi’r-Rum’’ yani ‘’ Rum diyarı olarak bilinen Türk toprağı’’ şeklinde yazdı.
‘’ Rum diyarı olarak bilinen bu ülke, dünyanın belki en güzel memleketi. Allah Teala güzellikleri öbür ülkelere ayrı ayrı dağıtırken burada hepsini bir araya toplamış’’ diyerek Anadolu’yu çok beğendiğini seyahatnamesinde bu ifadelerle kaleme aldı.
Anadolu ziyaretinde genellikle Ahi zaviyelerini ziyaret ederek, Ahi şeyhleri, misafirperverlikleri, zaviyelerin tefrişatı, gittiği şehirlerin genel durumundan bahsetti.
Ahi şeyhlerini, ‘’ Davranışları, buyrukları ve ata binişleriyle tıpkı bir hükümdar gibi hareket ediyorlar. Sanatının ve zanaatının erbabını toplayan, işi olmayan genç bekarları da bir araya getiren erdemli kişiler’’ olarak tanımlamıştır. Şehirlerine gelen misafirlerin can ve mal güvenlikleriyle beraber bütün ihtiyaçlarının temininin Ahilerin sorumluluğunda olduğunu aktarırken, ‘’ Ben onlardan daha ahlaklı ve erdemlisini görmedim dünyada’’ diyerek Ahileri oldukça methetmiştir.
Ahilik ilk başta derviş tekkeleri olarak varlığını sürdürmekteyken daha sonra esnaf örgütlenmesi şeklini almış, bir süre sonra toplumun sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan, memleketlerinin asayişini sağlayan, yerel siyasi otoriteyi tesis edecek kadar güçlü bir organizasyon yapısına ulaştı.
Anadolu Selçuklu Devletinin zayıflaması ile ortaya çıkan Beylikler döneminde Ahiler ülke genelindeki siyasi otorite boşluğunu yerel yönetimi ele alarak doldurdular. Bu dönemde Osmanlı beyliğinin kurucusu Osman Gazi’nin kayınpederi Şeyh Edebali’nin bir Ahi Şeyhi olması, onunla birlikte hareket eden çok sayıda Ahi liderinin desteği Osmanlı Beyliğinin Osmanlı Devleti’ne dönüşmesini sağladı.
Aşıkpaşazade bir eserinde; ‘’ Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu sağlayan bazı sınıf ve zümreler vardır. Bunlar, Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Baciyan-ı Rum olarak ifade edilebilir’’ demiştir.
Ahilik teşkilatının temel prensibi insan yetiştirmektir; Hizmette mükemmellik, dürüstlük, doğruluk, ortak yaşama verilen kıymet olarak ifade edilebilir.
Her Ahi bir meslek sahibi olmak zorundadır, mesleğinin ustası olanlar çırak, kalfa, usta hiyerarşini sağlamak zorundadır.
Çırak-Kalfa- Usta hiyerarşisi ile temel amaç mükemmel bireyler yetiştirmek, mükemmel bireylerden oluşan bir topluma ulaşmak, mükemmel toplumlardan oluşan mükemmel kâinat düzenini tesis etmektir.
Kaynağını Fütüvvetnamelerden alan temel Ahilik değerleri şunlardır:
Eline, diline, beline hâkim ol.
Kalbini, alnını, kapını, açık tut.
Eşine, işine, aşına özen göster.
Harama bakma, haram yeme, haram içme.
Doğru, sabırlı, dayanıklı ol.
Yalan söyleme, büyüklerinden önce konuşma.
Kanaatkâr ol, dünya malına tamah etme.
Yanlış ölçme, eksik tartma.
Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil.
Kendin muhtaç iken bile başkalarına ikram edecek kadar cömert ol.
Ahilik teşkilatlanmasının günümüzdeki uzantısı Çankırı yöresinde Yaran teşkilatları olarak kabul edilmektedir. Şehir merkezi, ilçeler ve köylere kadar teşkilatlanmış olan yaran odalarında baş ağaların yönetimindeki yaran meclisi üyelerinin her biri Ahidir. Bir Ahinin toplum içerisinde uyması gereken kuralların hepsi yaran meclisi üyeleri için de geçerlidir.
22-28 Eylül 2025 tarihleri arasında kutlanan 38. Ahilik Haftası vesilesiyle; Ahilik bilinciyle yaşayan, mükemmel bireylerden oluşan, her yönden gelişmiş, muasır medeniyetler seviyesinde bir topluma erişmeyi diliyorum.
Mehmet ARI / 27 Eylül 2025