İBB’deki yolsuzluk soruşturması kapsamında son günlerde sıkça duymaya başladığımız etkin pişmanlık (TCK 168) failin suçu işledikten sonra, bu durumdan içtenlikle pişmanlık duyması ve suçtan doğan zararları tazmin etmesi veya adli makamlara yardımcı olmasıdır.
Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Etkin pişmanlık hükümlerinden suçu işleyen fail, azmettiren veya yardım eden kişiler faydalanabilir. Ancak, pişmanlığın gerçek ve etkili olduğunun kanıtlanması zorunludur. Bilinenlerin tekrarı ile etkin pişmanlıktan yararlanmak söz konusu olmadığı gibi hüküm verildikten sonra etkin pişmanlıktan yararlanmak ta mümkün değildir.
Etkin pişmanlık her suç için geçerli değildir.
TCK'nın 168. maddesine göre etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanacağı suçlar; Hırsızlık (m.141-147; m.146 hariç), Yağma (m.148-150), Mala zarar verme (m.151-152), Güveni kötüye kullanma (m.155), Dolandırıcılık (m.157-159), Hileli iflas (m.161), Taksirli iflas (m.162) ve Karşılıksız yararlanma (m.163) olarak belirlenmiştir.
Bu kısa bilgilerden sonra gelelim asıl meseleye.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel; "kendi namusu kadar kefil" olduğunu belirtip şeyhini savunan mürit sadakatiyle savunduğu İmamoğlu’nun marifetlerinin(!) bildiklerimizin çok üzerinde olduğunu, bu yazı yazıldığında sayıları dokuz olan etkin pişmanlıktan faydalanarak (yurt dışı yasağı ve ev hapsi şartıyla) tahliye edilen suç ortaklarının ifadelerinden anlıyoruz.
Özgür Özel hangi masalları anlatırsa anlatsın, hangi yabancı ülke basınına şikâyet ederse etsin, şeyhini ister yedi kat göğe çıkartsın, ister cennette villalara yerleştirsin, İBB’deki asrın vurgunu, daha düne kadar en yakınlarında yer alan itirafçıların ifadeleri ile artık üzeri örtülemeyecek bir noktaya gelmiştir.
Tarih; üstünü örtemedikleri vurgunların altında kalan fanilerin hazin örnekleriyle doludur.
“Bize dokunamazlar” algısıyla kendilerinde güç vehmedip pervasızca suç işleyenler kazın ayağının bildikleri gibi olmadığını, sahte imzalarla şişirilen kampanyalar, taşıma mitingler ve yabancı medyaya yapılan şikâyetlerle kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaklarını gördüler.
Daha az ceza almak umuduyla itirafçı olmalarıyla yüzyılın soygunu ile ilgili dudak uçuklatan ayrıntılar birer birer ortaya çıkmaya başladı.
Bu itiraflardan sonra ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci dalga operasyonların yapılması verilen bilgilerin tutarlı, somut, ciddi ve pişmanlığın da gerçek olduğunu gösteriyor.
Birkaç hafta öncesine kadar iftira, siyasi dava, içi boş, üç beş gizli tanıkla dava açıldı palavrasını üfüren yoldaşlar ve haraçhane beslemeleri etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olan kendi mahallelerinin adamları için hain demeye başladılar.
Ortalama hafızaya sahip olan herkesin kolaylıkla anlayacağı üzere etkin pişmanlık suçu işleyen failin pişmanlık duymasıdır.
İsimlerinin önünde gazeteci yazılı olan bazı yerli malların zannettiği iftira atarak etkin pişmanlıktan faydalanılmaz.
Etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen suçu işlediğini kabul eder ancak samimi pişmanlık duyarak yargıya yardımcı olur.
Savcılık etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyenlerin ifadelerini yeterli görmez ve bilinenlerin tekrarı olduğunu anlarsa bu pişmanlık kabul edilmez.
Nitekim İBB soruşturmasında Ertan Yıldız üçüncü, Seyfi Beyaz ise dördüncü ifadelerinden sonra etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye edildiler.
“Muhatap almıyorum” kibriyle kabak gibi ortaya çıkan vurgunun/soygunun üstünün örtülemeyeceğini ilk önce muhatap almayanlar göreceklerdir.
Birileri masal anlatmaya, gazel okumaya devam etseler de, yabancı medyadan medet umsalar da, İngiltere’nin çıkarlarını en iyi kendilerinin gözeteceklerini söyleseler de yüzde yetmiş oy alarak dört yüz milletvekili kazanıp anayasaya değiştireceklerini ve parlamenter sisteme geri dönecekleri ve itirafçı olmayanlara bakanlık verileceği hayallerini satsa da aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor.
****
Şok edici etkin pişmanlıklar İmamoğlu tarafından atanan ve dört yıldan fazla bir süre görevde kalan İBB Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas’in itiraflarıyla başladı.
Murat Abbas gizli tanık değil, iktidarın adamı hiç değil. İmamoğlu’nun en yakın mesai arkadaşı.
Murat ABBAS ifadesinde; Hatırladığım kadarıyla ve örnek vermek gerekirse Kadıköy iskelesindeki reklam alanlarının Murat Kapki isimli şahsın firmasına, İstanbul Çiçekçileri büfeleri ihalesinin ise Ali Tarakçı isimli kişiye ait şirkete verilmesiyle alakalı bizzat bana Murat Ongun’un söylemleri oldu. Ben bu talimatların birçoğunu yerine getirmedim, her şeyi usulüne uygun olarak yapmaya çalıştım fakat bu baskılar neticesi göreve başladığım tarihten sonraki üçüncü ayda bu görevi yapamayacağımı anlayıp istifa dilekçesini Murat Ongun’a, Ertan Yıldız’a ve Yiğit Oğuz Duman’a mail attım. Benim genel müdür olduğum dönemde iletişim koordinatörlüğü kısmı tamamen benim inisiyatifim dışında Murat Ongun tarafından yürütülmekteydi ama resmiyette Kültür AȘ faaliyetinde bulunduğu için benim imzamla işler yürümekteydi. İletişim koordinatörlüğü kısmında yine Murat Ongun’un yönetiminde Barıș Kılıç, Ceyda Kıryak, Gökhan Köseoğlu isimleri vardı. 2023 yılı sonunda başlatılan Dijital Deneyim Merkezi Müzesi projesinin Medya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun’un olduğunu, Londra’da yaptığı bir görüşmede, kullanılan teknolojinin eski olduğunu öğrenince şüphelendiğini, Murat Ongun ve İBB Meclis İştirakler ve Bağlı Kuruluşlar Komisyon Başkanı Ertan Yıldız’ın, Dijital Müze projesinde çalışan firmadan, 10 milyon TL, Zeytinburnu CHP adayına destek için 2 milyon TL ve seçim çalışanlarına yemek desteği için 1 milyon 250 bin TL olmak üzere doğrudan 13 milyon 250 bin lira istediğini belirtti.
Bu rakamın kendisine net şekilde iletildiğini, ancak paranın kimlere gittiğini bilmediğini öne süren Abbas, transferleri Barış Kılıç’ın gerçekleştirdiğini tahmin ettiğini ifade ederek; “2024 seçimlerine aylar kala tüm iştiraklerin katıldığı bir toplantıda medya fonu oluşturuldu. Kültür A.Ş. aracı firmaya 9-10 milyon TL gönderdi. Bu toplantıda tüm firmalara ne kadar ödeme yapılacağı Ertan Yıldız tarafından belirlendi. Hatta bazı şirketlerden Ramazan yardımı adı altında doğrudan para toplanması istendiğini, Sayıştay raporu hazırlanmadan önce yapılan hesaplamalarda 38 milyon TL’lik açık ortaya çıktığını ve Murat Ongun’un bu açığın alt yüklenicilere kapattırılacağını, raporda sorun olmayacağını söylediğini kaydetti.
Murat Abbas’ın ifadesine göre, Ongun’un yanında projeye dâhil edilen bazı isimler Atina ve Berlin’de evler satın aldılar.
Barış Kılıç Hollanda’da tekne alırken, Abbas’ın yardımcısı da Moda’daki kiralık evini satın aldı.
İBB Meclis İştirakler Bağlı Kuruluşlar Komisyon Başkanı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı aynı zamanda sağ kolu olan Ertan Yıldız da etkin pişmanlık kapsamında verdiği ifadesinde nasıl bir vurgun düzeni oluşturulduğunu (özetle) şöyle anlattı.
“Fatih Keleş ve İbrahim Bülbüllü, Murat Gülibrahimoğlu ile birlikte Cebeci döküm sahalarından gelen sıcak paranın kontrolünü sağlıyorlardı. Bu operasyon hafriyat alanları izinlerinin Fatih Keleş aracılığıyla Murat Gülibrahimoğlu’nun sahip olduğu şirketlere, başta Kuzey İstanbul isimli firma olmak üzere verilmesiyle başlamıştır. Bu Cebeci alanı aslında taş ocaklarından ibaret olup Güney Cebeci ve Kuzey Cebeci olmak üzere iki firma tarafından işletilmekteydi. Bu şirketler tarafından uzun yıllardır işletilen bu alanlarda milyonlarca metreküplük çok büyük dolgu alanları oluşmuştur.
İBB üzerinden dolgu alanı izni Murat Gülibrahimoğlu’nun şirketlerine verilmiştir. Hatırladığım kadarıyla 2022 yılından itibaren tüm İstanbul’un döküm ve hafriyat alanı olarak burası gösterilmiştir. Buraya giden hafriyat yaklaşık İstanbul’un tüm hafriyatının %70’idir. Buranın yıllık cirosu 150-200 milyon dolar civarındadır. Bu para bu işleri yapması gereken İSTAÇ isimli iştirak tarafından yürütülmesi gerekirken belediyenin iştiraki baypass edilerek ciddi bir kamu zararı oluşturulmuş belediye kasasına girmesi gereken para bir şahsın cebine gitmiştir. Bu firma resmi fişlerin yanında gayri resmi fişlerde kesmiş bu şekilde çift fiş kesme eylemi yapmış gelen paraların bir kısmını da naylon faturalarla dışarıya aktarmıştır. Bu konudaki bir diğer hususta belediye meclisi eli ile hafriyat döküm fiyatları sürekli artırarak Murat Gülibrahimoğlu’nun çok yüksek kazançlar elde etmesi sağlanmıştır.
Resmi hesaplardan yurt dışına gönderilmiş paraların bir kısmı Ekrem İmamoğlu’nundur. Bu şahıs Fatih Keleş aracılığıyla Ekrem İmamoğlu ile toplantılar yapmış ve bu izinleri almıştır. Ekrem İmamoğlu döküm sahası alanındaki işlerin gayri resmi eşit ortağıdır. Ben Murat Gülibraihmoğlu ile iki üç kere görüştüm. Bu görüşmelerde kendisi ile belediye iştiraklerini kullanmak istemesi ancak gelirinde çok büyük bir kısmını kendi uhdesine geçirmek istemesi nedeniyle tartıştım. Bu şahıs İSTAÇ yönetimine de bu konularda fütursuzca baskılar yapmıştır.
Cebeci’de yapılan ikinci operasyon taş ve mıcır operasyonudur. Bu operasyon neticesinde Murat Gülibrahimoğlu taş piyasasını ele geçirmiş en önemli aktör olarak belli dönemlerde taş üretimini durdurarak taş fiyatlarını arttırmış. Kendisi bu şekilde kara borsacılıkta yapmıştır. Bu paranın yarısı operasyonu beraber yürüttüğü, Fatih Keleş aracılığıyla Ekrem İmamoğlu’na da gitmiştir. Bu operasyonda Murat Gülibrahimoğlu Güney Cebeci ve Kuzey Cebeci isimli firmaların yönetiminde bulunan diğer ortak olan şirketlerin sahiplerini tehdit ederek hisselerini satın aldığını duydum”.
Tutuklandıktan sonra 2 kez etkin pişmanlık kapsamında ifade veren ve adli kontrol şartıyla tahliye edilen iş insanı Eyüp Subaşı, savcılık ifadesinde, Fatih Keleş ile 2014'te bir yemekte tanıştıklarını, o yıl belediye seçimlerinden 2 ay önce Keleş'in kendisini arayarak, Ekrem İmamoğlu'nun seçim kampanyasına yönelik baskı ve duvar işlerini yapmasını teklif ettiğini belirtti.
Teklifi kabul ettiğini aktaran Subaşı, "Akabinde Keleş, Beylikdüzü'ndeki bir seçim ofisinde beni Ekrem İmamoğlu ile tanıştırdı. İmamoğlu bu görüşmede bana, 'Reklam işleriyle alakalı resmi ve gayri resmi tüm süreci Fatih Keleş'le yönetebilirsiniz.' dedi. Bu süreçten sonra Keleş ile İmamoğlu'nun önce Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde, sonra Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde reklam işlerini yaptım." dedi.
İmamoğlu 2019'da İBB Başkanı seçildikten sonra şirketinin uzmanlık alanının açık hava ve diğer reklam mecraları olduğunu, bunlarla ilgili işleri yapabileceğini Fatih Keleş'e bildirdiğini ifade eden Subaşı, vurgunu şöyle anlattı.
"Fatih Keleş, bu teklifimi kabul etti ve üretim ihalesiyle alakalı iş için benden ciromun yüzde 10'unu elden ve nakit olarak talep etti. Ben de kabul ettim. Sonraki süreçte Keleş de beni Kültür AŞ'ye genel müdür olarak atanan Serdal Taşkın'a yönlendirdi. Taşkın, üretimle alakalı ihale sürecini benim kazanacağım şekilde organize etti. Üretim olarak bahsetmiş olduğum bu ihalenin konusu, 1 yıl boyunca yapılacak dijital baskı, billboard, afiş ve belediye tanıtım bilgilendirme görselleridir. Bu ihale 2020'nin başlarında yapıldı. İhale sürecinde yaptığımız ciroların hak ediş ve ödemelere tekabül eden kısmın yüzde 10'unu Genç Popülist Medya şirketinden nakit olarak çekip, Fatih Keleş'e Florya'da bulunan başkanlık konutundaki çalışma ofisinde parça parça olmak üzere farklı tarihlerde toplamda 8-10 defa 5 milyon lira civarı parayı elden teslim ettim.
Gördüğüm kadarıyla bu ofis içerisinde herhangi bir kasa yoktu. Parayı oradaki bir dolaba koyardı veya sırt çantasıyla götürürdü. Fatih Keleş, bana bu nakit para alımından bizzat Ekrem İmamoğlu'nun bilgisinin olduğunu söylerdi."
Şüpheli Subaşı, 2019'da Serdal Taşkın genel müdür olduktan sonra kendisiyle dijital pano ihalesini konuştuğunda, henüz konuyla ilgili ihale açılmadığını, ihale açılana kadar "ecrimisil" bedeli ödemek şartıyla bu reklam mecralarını kullanabileceğini kendisine söylediğini belirtti.
Bu reklam alanlarını "ecrimisil" bedeli ödeyerek ihale oluncaya kadar 2019'da önce oğlu adına kurduğu, sonra da kendi adına devraldığı "Panoffect" isimli firmayla kullandığını anlatan Subaşı, dijital panoyla alakalı ihale süreci geldiğinde de Taşkın'dan yardım istediğini, Taşkın'ın ihalede 15 milyon lira ve üzeri teklif vermesini söylemesi üzerine 16 milyon lira teklif vererek ihaleyi kazandığını anlattı.
Subaşı ifadesinde, "Bu işi 1,5 yıl kadar yaptıktan ve 36 adet dijital ekran kurulumunu gerçekleştirdikten sonra Murat Ongun'un yönlendirmesiyle 'Reklamist' firmasına devrettim. Bu devirden yaklaşık 10 gün sonra da satış pazarlama işinin İlbak'lara verildiğini öğrendim. Bu bahsetmiş olduğum ihalenin normalde süresi 10 yıldı. Murat Ongun'un zorlamasıyla 1,5 yıl sonra devrederek aslında mağdur oldum çünkü buraya çok büyük miktarlarda yatırım yapmıştım. Daha getirisini tam manasıyla sağlayamamışken 46 milyon lira karşılığında devretmek durumunda kaldım. Belediyeye borcum olan 46 milyon lira mahsup edilmek suretiyle devir gerçekleşti." dedi.
Bu süreçte Murat Ongun'la birkaç kez tartıştıklarını kaydeden Subaşı, "Akabinde belediye ve iştirakleriyle alakalı hiçbir yerden reklam izni alamaz hale geldim. Hatta mevcut Mecidiyeköy'de bulunan büyük cam cepheli binamızın reklam iznini iptal ettiler ve bazı parapetlerimi de indirdiler. Böylece Murat Ongun, 'sistem'e düzenli gelir sağlayan bir mekanizmayı kurmuş oldu." ifadelerini kullandı.
Subaşı, metro istasyonlarında bulunan reklam alanlarıyla ilgili 14 Şubat 2020'de ihale yapıldığını, Keleş ve Taşkın sayesinde ihaleyi kazandığını, Taşkın'ın yönlendirmesiyle 15 milyon lira teklif verdiğini aktararak, "Metro çıkış kapamalarıyla ilgili işi metrolardan sorumlu olan danışman Ertan Yıldız ile konuşarak, zaten istasyon reklam alanları işini yönetiyor olmamız nedeniyle metro giderlerinin çok yükselmiş olmasından dolayı böyle bir işi yapmak istediğimizi söyledim. Ertan Yıldız da bu işi bana verebileceğini fakat açıktan 5 milyon lira parayı kendisine nakit vermem gerektiğini, ayrıca yapılacak işin bir kısmını da kendi şirketi olan 'Anatolia Sign' ile birlikte yapmam gerektiğini söyledi." diye konuştu.
Elden 5 milyon lirayı bir otoparkta Yıldız'a verdiğini belirten Subaşı, "Aynı zamanda da 'Anatolia Sign' isimli şirketin hesabına da yapılacak imalatlara mahsuben piyasa rayiçlerinin biraz üzerinde olmasına rağmen 40 milyon lira civarı para gönderdim." bilgisini paylaştı.
"Ekrem İmamoğlu'nun danışmanları ile bu usulsüz işler içerisinde yer alan belediye bürokratları ve çalışanları 'sistem' diye tabir edilen bir oluşumun içerisindedirler. Bu oluşumun amacı, İmamoğlu'na seçim kazandırmak ve siyasi iktidar olmaktır. İfademin tamamında bahsetmiş olduğum nakit para alıp vermeler dahil tüm süreçler Ekrem İmamoğlu'nun bilgisi dahilindedir." Dedi.
İşadamı Seyfi Beyaz 25 Nisan tarihindeki ifadesinde, "Teraspark Alışveriş Merkezi'nde yaptığımız inşaatın arsasının üzerinde satılık tabelasını görmemiz üzerine aradığımız numaradan Kemal A. isimli şahısla görüştük. Buranın yüzde 85'inin kendisinin olduğunu, yüzde 15'ininde Ekrem İmamoğlu'nun adına olduğunu söyledi. İmamoğlu ile görüştük, bu inşaatı beraber yapabileceğimizi anlayınca Kemal A.'nın yüzde 85 hissesini satın aldık. Hisseleri satın aldıktan sonra inşaata devam ettik ve tamamladık. Ekrem İmamoğlu burada yüzde 15'e değil yüzde 20'ye tekabül eden sayıda 6 veya 7 dükkân aldı. Aradaki yüzde 5 hisseyi resmi bir şekilde devrettik ancak karşılığında herhangi bir ödeme almadık. AVM'nin yanında bir köprü yapılacaktı, biz bu köprüyü belediyenin yapması gerektiğini söyledik ama belediye yapamayacağını belirterek bize Adem Soytekin'i gösterip bu köprüyü onun yapacağını söyledi ve Adem Soytekin bizden bu köprüyü yapmak karşılığında 750 bin lira istedi. Kardeşim Adem'e elden bu parayı verdi. Daha sonra söz konusu köprünün belediye tarafından yapıldığını öğrendik' şeklinde konuştu.
14 Mayıs tarihindeki ifadesinde şüpheli Beyaz, İmamoğlu'nun belediye başkanı olduktan sonra sürekli kendisinden para istenmesinden dolayı o bölgede iş yapmak istemediğini belirterek, "Bu yüzden kardeşime daha önceden anlaşmış olduğumuz Yakuplu Meydanı civarında bulunan projeyi yapmak istemediğimi söyledim ve biz bu işi Adem Soytekin'e devrettik. Buradan 2 daire alacaktık ancak bunları da alamadık. Ben Ekrem İmamoğlu'nun Beylikdüzü ve ardından İBB başkanı olduktan sonra yapmış olduğumuz inşaat işlerinden dolayı sürekli bir şeyler istenmesi dolayısıyla çok rahatsız oldum.
Son olarak 26 Mayıs tarihinde West Side projesinde iskan almak için Adem Soytekin'e verilen 3 milyon liradan bahsetmek istediğini söyleyen şüpheli Beyaz, "Biz iskanı alamadığımız için yaklaşık 200 daire sahibi bize dava açtı. 580 daire de Kemal Şahin'in arsa sahibi olarak binada hakkı bulunuyordu. O da bizden talepte bulunacaktı. Bu yüzden iskânı bir an önce almak zorundaydık. Binayı ruhsat eki ve projesine uygun olarak yapmamıza rağmen iskânımızı alamıyorduk. Bu konuda Adem Soytekin'inle görüştük. İskân alamadığımızı kendisine söyledik. O da '3 milyon lira verirseniz iskânınızı alırım' dedi. Daha önce kendisine bu konudan dolayı daire vermek zorunda kalmıştık ancak buna rağmen iskânımız verilmedi. 3 milyon lirayı KDV'siyle birlikte Adem'e ödedik. Ortaklardan İsa U. parayı resmi olarak çıkarabileceğimizi, bunun için de Adem'in fatura kesmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine 3 milyon 540 bin liralık faturayı kesti' diye konuştu.
İstenilen paraları teslim ettikten 2 gün sonra da iskânların alındığını belirten Beyaz, "Samimi bir şekilde de tüm bildiklerimi anlattım. Verdiğimiz daire ve paraları rızamızla vermedik. İskân ve inşaat ruhsatı süreçlerinde bunları vermek zorunda kaldık. İnşaat işiyle uğraşan birçok kişi benzer muameleye maruz kalmıştır. Belediyelerin çalışma yöntemi de bu şekildedir. Talepleri karşılanmazsa iskân ve ruhsat süreçlerini sonuçlandırmazlar. " dedi.
Bunlar sayfalar dolusu itiraflardan bazıları. Devede kulak bile değil. Adamlar resmen İstanbul’u haraca bağlamışlar, Saraçhane Haraçhane olmuş.
Rüşvet ödemelerinin KDV’li olarak yapılması kendilerine kimsenin dokunamayacağına ne kadar inandıklarını ya da inandırıldıklarını gösteriyor.
Bu kadar pervasızlık bir yerlerden(!) destek almadan yapılamaz. Bu devasa soygunun iç ve dış azmettiricileri mutlaka bulunmalı hesabı da sorulmalıdır.
KDV’li rüşvet dünyada bir ilk olduğundan Guinnes’e girmeyi hak ediyor.
Engin Civan, Emlak Bankası Genel Müdürü olduğu dönemde (1994) müteahhit Selim Edes’ten beş milyon dolar rüşvet alıyor ama Edes’in işini halledemiyor. Selim Edes de parasını geri istiyor. Engin Civan, paranın üstüne yatmaya kalkınca iş Alaattin Çakıcı’ya havale ediliyor ve Civan’ın topuğuna bir ‘ihtar atışı’ yapılınca olay karakola oradan da adliyeye intikal ediyor. Engin Civan rüşvet iddialarını reddedip belge istediğinde Selim Edes duruşma salonunda aynen şöyle demişti: “Rüşvetin belgesi mi olur be pezevenk!”
Rüşvetin belgesi olmasa da KDV’si olduğunu pavyon kapılarında delege tavlayan zihniyet sayesinde görmüş olduk..
Hele bir İddianame ortaya çıksın kim bilir daha neler göreceğiz?