“O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler.”
Bilge Kağan’ın Orhun yazıtlarında “Ey Türk budunu” ifadeleriyle Türk boylarına seslenmesinden ilham alan Atatürk, Orhun yazıtlarına benzer nitelikte bir söylev yazdı. Söylev’in son bölümünde Türk gençliğine seslenerek:
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Atatürk söylev’i okuduktan sonra vasiyeti niteliğindeki şu ifadelerle söylev’i yazma sebebini açıkladı:
“Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.” M.Kemal Atatürk
Birleşik Krallık ordusunda Yüzbaşı olarak Osmanlı İmparatorluğuna karşı çarpışan Harold Courtenay Armstrong, 1916 senesinde Kut’ül Ammare Kuşatması esnasında Türklere esir düştü. Anadolu’da esir kamplarında tutulmaktayken kaçmayı başardı. Mütareke döneminde Askeri Ataşe olarak İstanbul’a gönderilen Armstrong, Anadolu’nun kurtuluş savaşı sürecine yakından şahitlik eden, detaylı gözlemlerde bulunarak Mustafa Kemal’i yakından tanıma imkânı bulan bir askerdi. Ülkesine döndüğünde Anadolu gözlemlerinden oluşan kitaplar yayımladı.1932 yılında Mustafa Kemal’in sağlığında yayımlanan ilk biyografisi olma özelliğini taşıyan “Grey Wolf” isimli kitabın son paragrafındaki şu ifadeleri dikkat çekicidir:
“O, steplerde yaşayan Tatarların bir geri dönüşü, bir anakronizm, ilkel ve vahşi güce sahip biri, dünyaya gelmesi gerektiği çağdan çok geç doğmuş bir liderdir. Tüm Orta Asya’nın göçü sırasında doğmuş olsaydı, Bozkurt sancağı altında ve bir Bozkurt’un yüreği ve içgüdüleriyle Süleyman Şah’ın yanında at koşturuyor olurdu… akıncıların başında bir Timurlenk veya Cengiz Han olabilirdi.”dedi.
ABD Başkanı Franklin Roosevelt; “Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk Milletine nasip oldu” dedi.
İngiltere Başbakanı Winston Churchill; “Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir.”dedi.
Fransa Başbakanı; “Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir”dedi.
Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah; “Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük liderlerinden biri değildir. Biz Pakistan'da O'nu, gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. O, yalnız sizin ulusunuzun sevgili önderi değildir. Dünyadaki bütün Müslümanlar, gözlerini sevgi ve hayranlık duygularıyla O'na çevirmişlerdir.”dedi.
Hindistan Başbakanı Cavahrarlal Nehru; “Bütün dünya 10 Kasım'da, biz Almanların da dostluk ve saygıyla bağlı olduğumuz bir insanın hayatını ve eserlerini takdirle anmaktadır. Atatürk, daima Türkiye ile Avrupa arasındaki sıkı bağlar kurmaya çalışmıştır.”dedi.
Sovyetler Birliğinin Kurucusu Vladimir llyic Lenin; “Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var.”dedi.
Bütün dünyanın saygı duyduğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Mustafa Kemal Atatürk; Türk milletinin tarih boyunca sürdürdüğü varlık mücadelesinin son kurucu lideridir.
10 Kasım 1938 günü saat 09.05’te İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında hayata gözlerini yumdu. Aramızdan ayrılışının 87.yılında ebediyete irtihal eden Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve Türk milletinin bağımsızlığı için mücadele eden şehitlerimiz ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
