Araştırmacı, yazar, öğretmen Mustafa Çağatay Uluçay 1908’de Çankırı’nın Çerkeş ilçesinde doğdu. Babası Arif Ağa, annesi ise Hatice Hanım’dır.
Aile lakabı Kadıkıranlar olup, bazı yazılarında Kıranoğlu mahlasını kullanmıştır. Çağatay adını, edebiyat öğretmeni Faik Tolunay takmıştır.
Çerkeş’te İlkokulu bitirince, İzmir Erkek Öğretmen Okulu’na girdi. 1933 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Tarih-Coğrafya bölümünden mezun oldu. İlk öğretmenliğe Burdur Ortaokulu’nda başladı. Burdur’da çok sevildi ve sayıldı. İlk makalesini Burdur’da çıkardığı “Gül” dergisine yazdı. Manisa Ortaokulu’nda ve Lisesi’nde çalıştı ve adını bu dönemde duyurdu.
1947-1949 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı’nca İngiltere’ye gönderildi. British Museum’un kütüphanesinde araştırmalarda bulundu. Türkiye’ye döndükten sonra Topkapı Sarayı Müzesi Arşivine tasnif görevine atandı ve burada rast geldiği birçok yeni belgeyi yayınladı. (1949-1951)
Daha sonra Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü’nde görev aldı.
Öğretmen Uluçay’ın en büyük tutkusu araştırmak, okumak ve yazmaktı. Manisa’da bulunduğu sürece ve daha sonraki yıllarda Manisa Tarihine ışık tutacak pek çok araştırma ve incelemeler yaparak önemli hizmetlerde bulunmuştur. Anadolu’nun 400 yılı aşkın tarihiyle ilgili birinci elden çok önemli bilgiler içeren Bursa’dan sonra Anadolu’daki en zengin koleksiyon olan “433 defterlik Manisa Şer’i Mahkemesi Sicillerini” tek başına düzenleyerek bilim dünyasına kazandırmıştır. Ölümünden önce, Saruhan Oğulları ve Manisa Tarihi üzerinde çalışmaya devam ediyordu. 300’ün üzerinde kitap yazmıştır. Bunların içinde ders kitapları, yardımcı ders kitapları ve ansiklopedi de vardır. Bine yakın da araştırma yazısı vardır. Türk Dil Kurumu üyesi ve Türk Tarih Kurumu muhabir üyesi idi. (1)
4 Ağustos 1970 tarihinde beyin kanamasından hayatını kaybetmiştir.
Manisa, ona duyduğu vefayı adını verdiği okulda yaşatmaktadır. Mustafa Çağatay Uluçay İlkokulu tarihçesinde bu vefa, şöyle ifade edilmiştir: "Okulumuz adını, Manisa tarihinin aydınlanması için önemli çalışmaları olan öğretmen Mustafa Çağatay Uluçay’dan almıştır."
“Öğretmen, bilim adamı, tarihçi Çağatay Uluçay kırk yıla yaklaşan meslek hayatında, hiç sıradan öğretmen olmadı. Hiç kimseden hiçbir zaman herhangi bir mevki istemedi. Kendisine yapılan nice cazip teklifleri kabul etmedi. Öğretmenliği, her şeyin üzerinde tuttu. Ahlaki ve insani meziyetleriyle çevresinde geniş bir sevgi ve saygı oluşturan, mesleki ve ilmi değeri ile sözünü dinleten, güler yüzü neşesi ile bambaşka bir insandı. Memleketimizde tam manası ile ilmi anlamda mahalli tarihi incelemeleri hiçbir menfaat beklemeden yapan, o olmuştu. Kendi gayreti ile İngilizceyi öğrendi. İngiliz Kültür Heyeti tarafından İngiltere’ye gönderilme teklifini kabul etmedi. Ben, ancak kendi Bakanlığımın bursu ile giderim… Dedi ve öyle de oldu. Haftada 24 saat, bazen daha çok dersi olduğu halde diğer zamanlarını tatil ayları da dâhil olmak üzere, karşılığında hiçbir menfaat beklemeksizin, rutubetten parça parça olmuş siciller ile türbeleri, camileri, çeşmeleri incelemekle geçirirdi. Vesikaların bir kısmını değerlendirerek birçok eser yayınladı. Maalesef asıllarından kopya ettiği büyük bir kısmını değerlendiremeden; nice emellerini tahakkuk ettiremeden hayata gözlerini kapadı. Değerli ilmi yayınları yanında halk seviyesine de inebilen Çağatay Uluçay, Ahmet Refik Altınay’ın başlattığı çığır olan, ilmî görüşlere dayanmak yolu ile halka ve büyük topluluğa tarihi aşılama ve sevdirme faaliyetinin pek ender örneklerindendir. Yazdığı çok eser ve makaleden maddî menfaat sağlamadığı gibi zarar edeceğini bilmesine rağmen bazılarını kendisi bastırmıştı. Çok geniş dost çevresine pek çok ilim adamı da dâhildi. Yabancı âlimler de O’nu takdirden geri durmazlardı. Çok değerli kitaplarını isteyene ödünç verir asla kıskanç davranmazdı. (2)
Osmanlı haremini ayrıntılı biçimde anlatan Harem, Osmanlı padişahlarının kadınları ve kızları üzerine biyografik bilgiler veren Padişahların Kadınları ve Kızları adlı eserleri Uluçay’ın en önemli çalışmalarındandır.
Başlıca eserleri arasında Manisa Ünlüleri (1946), Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları (1950), XIX. Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkıyalık ve Halk Hareketleri (1955), Türklerin ve Moğolların Ünlü Hükümdarları (1955), Ünlü Padişahlar (1956), Halil İnalcık’ın Önsöz’ü ile Haremden Mektuplar (1956), İlk Müslüman Türk Devletleri (1965), Atçalı Kel Mehmet (1968) sayılabilir.
Çankırılı öğrencisi tarihçi Kürşat Ekrem Uykucu, onu şu sözlerle özetler:
İyi bir insan, fedakâr bir öğretmen ve gerçek anlamda bir ilim adam olan hocamın ölümü, gerek Türk ve gerekse Avrupa tarih dünyası için yeri doldurulamaz büyük bir kayıptır. Mustafa Çağatay Uluçay, eğitimci kişiliği ile arşivci-tarihçi kişiliğini şahsında toplamış eşsiz bir tarih öğretmenidir. Ülkemizde tarih eğitiminin iyileştirilmesi için büyük çaba harcamıştır. Tarih eğitiminin öncülerinden biri olarak Türk Eğitim ve Pedagoji Tarihi'ne geçmiştir.
Uluçay, şen şakrak ve sohbetine doyum olmaz bir kişilikti. Biraz çekingen oluşu, onun okul içi faaliyetlere katılmasına engel olurdu. Sınıfında bir deve dönüşen hocam, talebelerinin de aktif olmasını dilerdi. Bir öğrencinin başarısızlığı, onu pek üzerdi. Başladığı her şeyi en iyi olarak bitirmek isterdi. Bu da hocamda olan kuvvetli bir takip fikrinden ileri gelirdi. Bu yüzden birçok mücadelelere girişmiş ve hepsinden galip çıkmıştı.
Kitaplarını hemen ciltçiye verir, kitaplarına ve kütüphanesine göz bebeği gibi bakardı.
Denizi çok seven, mert yaradılışlı, kötülük nedir bilmez bir hoca idi. Meslek hayatı boyunca, yüzlerce tarih öğretmeni yetiştirdi…
(1) Kürşat Ekrem Uykucu, “Mustafa Çağatay Uluçay ve Eserleri”, TD, sy. 25 (1971), s. 201-212.
(2) Milliyet Gazetesi, 14 Ağustos 1970 - Bahri Oskay