Arabaların istilasına uğramamış güvenli sokaklarda sabahtan, akşama kadar doyasıya oyun oynardık...
Çocukları evde esir alan elektronik oyuncakların daha icat edilmediği o yıllarda düşerdik, kalkardık, koşardık, kovalardık, toza toprağa bulanırdık. Dizlerimizin kanamadığı gün yoktu. Akşam olunca kan ter içinde mahalle çeşmemizde elimizi yüzümüzü yıkar, annelerimizin tabiriyle "pişmiş pancar gibi" evimizin yolunu tutardık.
70’li yıllarda birliğin, dirliğin, kanaat ve itimadın hâkim olduğu Çankırı’da 7’den 70’e huzur içinde yaşardık...
Çocukluğumuzun simge dükkânlarından biriydi Çorum Leblebicisi. Dükkân sahibinin adının "Hüseyin" olduğunu bile bilmezdik. O, "Çorumlu Leblebici Amca" idi bizim için. Gözü gönlü tok, güler yüzlü Hüseyin Amca çocuk müşterilerine her zaman iltimas geçer, mutlaka fazlasıyla tartardı bizlere.
Bizler, kısıtlı harçlıklarla yetinirdik. Şimdiki çocuklar madeni paranın yüzüne bile bakmıyor, bizler sarı kuruşlara bile çok sevinirdik.
Eli, cebi para gören her Çankırılı çocuğun ilk koştuğu yerdi Çorum Leblebicisi. Eğer bir Çankırılı çocuk Çorum leblebicisinden ceplerini leblebi, çekirdek doldurduktan sonra Pirinç Pazarı’nın köşe başındaki Çakır’ın Pastanesi’ne uğrayıp, keşkülünün üzerine dondurma koydurmuşsa, o gün Çankırı’nın en zengini idi.
Dükkâna adını veren leblebinin çeşitleri vardı. Şekerli leblebi, tatlı kuruyemişlerin efendisiydi. O zamanlar, sadece beyaz renkli olurdu. Ağzımızı şaplata şaplata yemesi müthiş keyif verirdi. Yerken ağzımızı, burnumuzu da beyaza boyardı. Kırık leblebi cebimizdeki en küçük demir parayla bile alınabildiğinden, kuru yemişlerin babasıydı. Nohutun yeşilini pek severdik ama nohut leblebiye pek itibar etmezdik. Sarı leblebinin yeri bir başkaydı. Üzümle birlikte, harika bir ikiliydi. Düğünde, dernekte karşımıza tepside çıkar; avuç avuç ceplerimizi doldururduk…
Bir dönem yazlık eğlencenin adresi olan açık hava sinemalarında, Çankırı’nın yerli imalatı olan Çağlar, Sıhhat ve Kartal gazozunun içine leblebi atıp fışkırdatarak içtiğimiz günler ne kadar eğlenceliydi. Bir tuz memleketi olan Çankırı’da, tuzlu leblebi pek ilgi görmezdi. Bakkallarda peyda olan leblebi tozu, Çorum Leblebicisinin kapısından içeri giremedi. Çorum Leblebicisinin, leblebi çeşitleri dışında en çok sattığı kuru yemişler ay çekirdeği ve fıstıktı.
Gâvurun (!) yılbaşı adetlerinin Çankırı’da nasıl yaygınlaştığını, Çorum Leblebicisinin yılbaşı gecesi geç saatlere kadar açık kalarak, müşteri akınına uğrayışına tanıklık ettiğim için çok iyi hatırlıyorum…
Hüseyin Amcayla en son 15 Temmuz 2012 tarihinde dükkânının önünde yaptığımız sohbette geçmişi, yani bizim çocukluk yıllarımızı konuşmuştuk… Biz çocukken, o henüz otuzlu yaşlardaydı ve o da çok özlüyordu bir daha asla geri gelmeyecek o şen günleri. Sohbetimize kulak misafiri olan bir Çankırılı teyze de, şunları söylemişti: “Hepimizin geçmişe özlem duygusunda çocukluğumuzun güzellikleri saklı değil mi? Mahalle bakkallarımızla birlikte leblebicisi, dondurmacısı zamana yenik düştü hep. İstasyon caddesinin eski halini bilen bir Çankırılı olarak bugünkü haline içim acıyor. Her şeyin kayboluşunu zamana bağlayamayız, birazda şehri yönetenler şapkasını önüne koyup düşünmeli..."
Hüseyin Arıncı, zamanın en işlek ve en renkli caddesi olan İstasyon Caddesinde kapı komşusu olan bakkal Vehbi Amcadan başlayarak Hakk'ın rahmetine kavuşan esnaf arkadaşlarını isim isim saydıkça burulmuş, dertlenmiş, gözleri dolmuştu. Demek ki o hüzünlü bakışlar, leblebicinin şehre vedasının habercisiymiş... İyi ki çekmişim, çerçeveleri fıstık yeşili boyalı dükkânının önünde gülümsediği o veda fotoğrafını.
Hüseyin Amca; "62-72 yılları arası bu cadde insan kaynardı, memurların mesaisi bitince buralardan insan seli akardı. Dükkânlarda, kahvelerde insan çakılı olurdu. Artık o hareketli, bereketli günler geride kaldı, yaşananlar yalan oldubitti!” sözleriyle geçmişi bir çırpıda özetlemiş; “Çankırı aşağı kaydıkça, buralarda suyu çekilen nehre döndü. Marul bahçelerini apartman yaptılar! Bu saatten sonra 100 gram leblebi için oralardan kalkıp ta buralara kimse gelmez…” diye kırgın ama saygılı bir ses tonuyla dert yanmıştı.
1939 doğumlu Hüseyin Arıncı, yarım asırdır Çorum Leblebicisi namıyla İstasyon Caddesinin en eski esnaflarından biri idi. Çankırı’ya bir sonraki gidişimde, dükkânının boşaldığını gördüm. Fıstık yeşili boyalı dükkânın çerçevesini beyaza boyayan Çankırılı yaşlı amcaya endişeyle sordum: Çorum Leblebicisi Hüseyin Amca, nereye gitti?
- Çorum’a!
Kiracıymış, Hüseyin Amca. İstasyon Caddesinde işler azalınca Hükümet Konağının karşısına açtığı ikinci kuruyemiş dükkânını da yanında çalışan Ilgaz Kıyısin köylü Mahmut'a devredip, gitmiş memleketi Çorum’a...
1960’lı yılların başında Cemal ve Hüseyin Arıncı kardeşlerin açtığı, Çankırı’nın bir dönem en işlek dükkânlarından biri olan Çorum Leblebicisi artık yoktu. Çankırı'da yaşadığımız çocukluğumuzun kalelerinden biri daha yıkılmıştı. Acı ama gerçek; zaman insanları da, mekânları da yiyip, yutuyor. Allah’tan hatıralara gücü yetmiyor…
Çorum Leblebicisi Hüseyin Arıncı, çok sevdiği Çankırı’da 5 Mart 2022’de hayata veda etti ve yine Çankırı Sarı Baba’da çıktı son yolculuğuna. Ruhu şad olsun.