Türkiye’nin doğal güzellikleri arasında yer alan ve beşinci büyük doğal gölü olarak kabul edilen İznik Gölü, artan kirlilik ve kuraklık tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor. Tarımsal faaliyetler, sanayi atıkları ve evsel kirlilik baskısı altında kalan göl, ekolojik dengesi bozulduğu için hem su kalitesi hem de biyolojik çeşitlilik açısından ciddi riskler taşıyor.
İznik Gölü’nü besleyen Derbent Deresi, Nadir Suyu, Ana Dere, Küçükköy Deresi, Çınarlık ve Kıran Deresi gibi önemli su kaynaklarında, gübre ve zirai ilaç kalıntıları ile evsel ve sanayi atıkları birikerek göle taşınıyor. Uzmanlar, bu kirlilik yükünün uzun yıllar boyunca gölün su kalitesini olumsuz etkilediğini, özellikle son 10-15 yılda siyanobakteri (mavi-yeşil alg) artışıyla balık ölümlerinin arttığını belirtiyor.
Ayrıca, küresel ısınmanın etkileriyle bölgede yaşanan kuraklık ve yanlış tarım uygulamalarının yeraltı suyu seviyelerini düşürmesi, İznik Gölü’nün su kaynaklarını da tehdit ediyor. Uzmanlar, göl çevresindeki 300 metrelik mutlak koruma alanında zirai ilaç ve gübre kullanımının yasaklanması gerektiğini vurguluyor. Bu önlemin alınmaması halinde göl ekosisteminin geri dönüşü zor zararlar göreceği ifade ediliyor.
İznik Gölü kıyısında plaj işletmeciliği yapan Bekir Uslu, göldeki kirliliğe dikkat çekerek, “Tarihin ve doğanın başkenti İznik’ten yetkililere sesleniyorum. Gölümüz can çekişiyor. Fabrikaların aldığı suyun azaltılması, kuraklığın etkileri ve kirliliğin birleşmesi nedeniyle İznik Gölü renk değiştirmeye başladı. Temmuz ayında turkuaz renkte olan göl, mayıs ayında çamura bulanıyor. Acilen çözüm üretilmeli” dedi.
İznik Gölü’nün korunması için etkin denetimlerin artırılması, kirliliğin önlenmesi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekliliği uzmanlar ve yerel halk tarafından ortak talep olarak dile getiriliyor. Türkiye’nin önemli doğal su kaynaklarından biri olan İznik Gölü’nün geleceği için bu tedbirlerin acilen alınması büyük önem taşıyor.
