Saadet Partisi Çankırı Gençlik Kolları’ndan Kapı Kapı Mektup Kampanyası

Saadet Partisi Çankırı Gençlik Kolları, Gazze’de yaşanan insani dramı unutturmamak ve vicdanlara seslenmek amacıyla anlamlı bir çalışmaya imza attı. Gençler, hazırladıkları duygusal mektupları Çankırı genelinde kapı kapı dolaşarak vatandaşlara ulaştırıyor.

Parti gençlik teşkilatı tarafından dağıtılan mektuplarda, savaşın ortasında kalan çocukların gözünden yazılmış etkileyici satırlara yer veriliyor. Mektuplarda, patlama sesleriyle uyanan, kardeşlerini kaybeden ve her gün “sadece bir gün normal yaşamak” isteyen çocukların hikâyesi anlatılıyor.

Saadet Partisi Çankırı Gençlik Kolları, mektubu;

“Merhaba,


Ben sana adımı söylemeyeceğim. Çünkü adımın bir önemi yok. Benim gibi binlerce çocuk var burada. Adlarımız farklı ama hikâyelerimiz aynı. Aynı patlamaya uyanıyoruz, aynı korkuyla yaşıyoruz, aynı sessizlikte kayboluyoruz. Ve aynı hayali kuruyoruz: Sadece bir gün... sadece bir gün normal yaşamak.

Biliyor musun, burada çocuk olmak çok zor. Bazen oyun oynarken bile rahatsız oluyorsun. Koşarken birden duruyorsun mesela, çünkü uzaktan gelen sesi tanıyorsun. Bu bir kuş sesi değil, bir topun sektiği ses de değil. Bu, bir şeylerin yaklaştığını anlatan o kötü ses. Ve o ses seni bir anda büyütüyor. Saklanıyorsun, küçülmeye çalışıyorsun, nefesini tutuyorsun. Ve sonra bir şey patlıyor.

Benim bir kardeşim vardı. Adı Yusuf’tu. Gülüşü o kadar güzeldi ki… bazen hiçbir şey söylemeden gülerdi. Öyle durduk yere. Ben onun o gülüşünü her düşündüğümde karnım ağrımaya başlıyor. Ama Yusuf artık yok. Bir sabah kalktık, bugün yiyecek bir şey bulabilir miyiz diye tartışıyorduk. Sonra bir ses geldi. Çok yüksek, çok sert. Yere düştüm. Sonra ayağa kalktım. Ama Yusuf kalkmadı. Ben orada kaldım. Yusuf hep orada kaldı.

O günden sonra hiçbir sabah aynı olmadı. Ne annem aynı kaldı, ne de ben. Annem bazen bana bakıyor ama bakarken beni görmüyor gibi. Sanki içinden bir yer kopmuş da geri gelmemiş gibi. Belki de benim hayatta kalmamdan korkuyor artık. Belki de kaybetmeye hazır değil. O yüzden sessiz. Konuşmuyor, ağlamıyor. Sadece sarılıyor bana ve elleri titriyor.

Geçenlerde su bulabilmek için koştururken ağabeyler konuştuğunu duydum. Dediler ki, “amerika bizim topraklarımızı başkasına vermek istiyor. Burası sizin değil, onlar yaşayacak” demiş. Ben çok kızdım. Çünkü burası bizim evimiz. Bizim ülkemiz. Bizim toprağımız. Burada biz doğduk, biz yaşadık. Kimse gelip “artık burası sizin değil” diyemez. Benim oyun oynadığım sokak, Yusuf’un koştuğu bahçe, dedemin diktiği ağaç… hepsi bizim. Burada biz varız, başkası değil.

Bir umut bekliyorduk. Denizde gemiler vardı: Sumud Filosu. Bize yiyecek, ilaç getireceklerdi. Hep anneme sordum: “Anne, gemi geldi mi? Bugün gelir mi?” Ama sonra öğrendik ki hepsini aldılar. Gemilere el koydular, kimseyi bırakmadılar.

Ben çok beklemiştim o gemileri. Belki bir çikolata gelir diye, belki bir oyuncak gelir diye. Belki annem için temiz bir örtü bile çıkardı içinden… Ama olmadı. Onları götürdüler. Bizi yine yalnız bıraktılar.

Ben artık oyun oynamıyorum. Oynamak aklıma bile gelmiyor. Oynadığım her yere bomba düştü. Koca koca çukurlar var.

Geceleri gökyüzüne bakıyorum. Yıldızlar bazen çok güzel. Ama gökyüzü burada tehlikeli. Uzun bakamıyoruz. Bir ışık parlayabilir, bir şey düşebilir. Kardeşim gökyüzünü çok severdi ama son zamanlarda hiç yukarı bakmaz olmuştu. Küçük kalbi, gökyüzünden bile korkuyordu.

Ben bazen çok garip şeyleri özlüyorum. Silgi kokusunu mesela. Sınıfın tahtasını silerken çıkan sesi. Sırada yan yana oturmayı. Kalemimin ucunun kırılmasını. Şimdi kalem yok. Tahta yok. Sıra yok. Özlüyorum. Unutmadım hiçbirini.

Bir gün dua ederken şöyle dedim: “Allah’ım, bugün sadece yaşamak istiyorum. Kimse ölmesin. Hiçbir çığlık duyulmasın. Sadece yaşamak. Bir gün daha…” Sen hiç böyle dua ettin mi? Sadece yaşamak istedin mi? Bir ekmek için bu kadar susadın mı? Su için bu kadar dua ettin mi? Suyun musluktan aktığını hayal ettin mi hiç?

Ben senden hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey. Sadece bunu okurken gözlerini kaçırma. Çünkü burada çocuklar sadece ölerek değil, unutularak da kayboluyor. Ve unutulmak, ölmekten de beter bazen.

Çankırı’nın Pehlivanları Çorum Er Meydanında Parladı
Çankırı’nın Pehlivanları Çorum Er Meydanında Parladı
İçeriği Görüntüle

Biliyorum, senin hayatın bambaşka. Ama olur da bir gün, bir çocuğun gözlerine baktığında bu mektubu hatırlarsan… işte o zaman ben hâlâ biraz varım demektir. Yusuf da var. Diğerleri de var. Ve belki bir gün, bir yerde, biz de yeniden çocuk olabiliriz. Bunları unutmazsan, sadece beni değil, kendini de korumuş olursun.

Bizim başımıza geleni uzak bir masal gibi okuma. Çünkü gerçek yaklaştığında, artık sadece izleyici değil, hedef olabiliyorsun. Eğer bu acıya ses vermezsen, yarın aynı karanlık senin şehrine de inebilir. Aynı düşman, başka bir adla ama aynı yüzle, bir sabah senin çocukların da “sessizlik” yerine sirenle uyanabilir.

Ben hâlâ buradayım. Hâlâ nefes alıyorum. Hâlâ umuyorum.

Biz ülkece zor zamanlardan geçiyoruz. Hayat pahalı, geçim sıkıntısı ağır, adaletsizlikler yürek yakıyor. Elimizden geldiğince her haksızlığa ses vermeye, insanların derdine çare olmaya çalışıyoruz. Ama ne yaparsak yapalım, Gazze’de çocukların öldürülmesini görmezden gelemiyoruz.

Her gün yüzlerce masum çocuk ölüyor. Bombaların altında, enkazların arasında, susuz, aç, yalnız… Bu, vicdanı olan herkesin yüreğini sızlatmalı.

Sokakta ses çıkarmaya kalktığımızda, " ülkenizi bıraktınız artık kendi derdimizi düşünelim", "Başka işiniz yok mu?" diyenlerle karşılaşıyoruz. Ama biz biliyoruz ki çocukların katledildiği bir dünyada sessiz kalmak, kendi insanlığımızdan vazgeçmektir.

Bu konu bizim için ne oy ne de siyaset malzemesidir. Bu konu sadece insan kalabilme meselesidir. Vicdan meselesidir.

Bugün sessiz kalanların, yarın bu karanlıkla yüzleşmekten kaçamayacağını biliyoruz. Çünkü zulme susan, eninde sonunda onun gölgesinde kalır.

Gençlik kolları üyeleri, çalışmanın amacının toplumsal duyarlılığı artırmak ve insanların empati kurmasını sağlamak olduğunu belirtiyor. Vatandaşlar, mektuplardaki ifadelerin yürek burkan bir gerçekliği hatırlattığını ve sessiz kalmanın artık bir tercih olamayacağını vurguladı.

Çankırı’da büyük ilgi gören bu anlamlı çalışma, kısa sürede kent genelinde ses getirdi. Saadet Partisi gençleri, “Her kapıya bir mektup, her kalbe bir vicdan sesi” sloganıyla çalışmalarına devam ediyor.

Kaynak: Haber Bülteni