Çankırı Karatekin Parkı’nda bugün saat 17.30’da düzenlenen etkinlikte, Gazze’deki ablukayı kırmak ve soykırımı durdurmak amacıyla yola çıkan Küresel Sumud Filosuna destek verildi. Etkinlik kapsamında basın açıklaması yapılırken, dualar da edildi.

Çankırı İHH Başkanı Hasan Kale, katılımcılara hitaben, Filistin’in acısını yüreklerinde hisseden herkesin bir araya geldiğini ifade etti. Kale, Küresel Sumud Filosu’nun yalnızca insani yardım taşıyan bir girişim olmadığını, insanlığın hâlâ yaşadığını ve vicdanın önemini gösteren tarihi bir yolculuk olduğunu vurguladı.

Basın açıklamasında, Gazze’de ölen çocukların görüntülerinin vicdanları sarsan etkisi ve dünyanın sessizliğine dikkat çekildi. Katılımcılar, İsrail’in uyguladığı yasa dışı ablukaya ve saldırılara karşı insan haklarını savunma çağrısında bulundu. Ayrıca, Filonun korunması ve sivil aktivistlerin güvenliği için uluslararası denetim ve şeffaflık talepleri dile getirildi.

44 ülkeden yüzlerce aktivist ve tonlarca insani yardım malzemesi ile yola çıkan Küresel Sumud Filosu, Gazze’ye ekmek, ilaç ve umut taşırken, insanlığın vicdanına da meydan okuyor. Etkinlik sonunda Çankırı’dan gönderilen selam, Gazze’deki direnişe moral ve destek olarak iletildi.

Karatekin Parkında yapılan basın açıklaması,

"Filistin’in acısını yüreğinde hisseden Kardeşler hoş geldiniz.
KÜRESEL SUMUD FİLOSU İNSANLIK İÇİN GAZZE’YE YELKEN AÇIYOR
İnsanlık tarihi bir bakıma utançların tarihidir. Savaşlarla, istilalarla, toplu katliamlarla yazıldı aslında insanın hikâyesi. Antik çağın köle pazarlarından modern dünyanın toplama kamplarına kadar hep aynı soru gölge gibi peşimizdeydi: İnsan, insana nasıl bunu yapar?
Kanla yazılan insanlık defteri çok şey biriktirdi ama ölüm, tarihin hiçbir döneminde bugün olduğu kadar çıplak ve seyirlik olmadı. Son iki yıldır Gazze’de yaşananlar, yalnızca teknik bir soykırım değil “insan” denen türün kendi vicdanıyla bağını koparması anlamına geldi. Çünkü bu kez ölüm herkesin ekranına canlı yayınla düşüyor. Çocuklar gözlerimizin önünde ölüyor, biz ise parmaklarımızı büyük bir hızla “yukarı kaydırıyoruz.”
Evet, daha önce de çocuklar öldü. II. Dünya Savaşı’nda uçaksavarların gölgesinde doğan bebekler, nükleer silahlarla buharlaşan çocuk bedenleri, Ruanda’da palaların önüne bırakılan küçücük kafalar… Ne var ki o dönemlerde bu ölümler çoğunlukla kapalı bir dünyanın karanlık köşelerinde yaşanıyordu. Fotoğraflar geç ulaşıyor, haberler sansürleniyor, yankısı sınırlı kalıyordu. Bugün her şey çıplak. Gazze’de bir çocuk can verirken görüntüsü saniyeler içinde bütün dünyanın “cebine” düşüyor ve işte asıl trajedi burada başlıyor: İnsan, görmekle kurtulmuyor, gördüğünü normalleştirdikçe çürüyor. Gazze’ye bakan herkes kendi çürümesini görüyor.
Çünkü bir çocuk ölürken kayıtsız kalabilmek, aslında insan olmanın bütün anlamını yitirmek demektir. İsrail’in soykırımı yalnızca Gazze’yi değil, bütün dünyanın ruhunu boğuyor. İsrail çocuk öldürmeyi bir savaş yöntemi hâline getiriyor ve açılan her mezar sadece Filistin’in değil, insanlığın yüzüne atılmış bir tokat oluyor. Roma İmparatorluğu zamanında köleler arenalarda aslanların önüne atıldığında kalabalıklar sevinçle bağırıyordu. Bugün ise aynı sahne ekranlarımızda oynuyor. Bunca asra rağmen fark şu: Kalabalıklar alkışlamıyor, ama sessizlikleri alkıştan beter. Çünkü sessizlik suça doğrudan ortak olmak anlamına geliyor.
Küresel Sumud Filosu’nun yolculuğu bu yüzden sadece Gazze’ye ekmek, ilaç ya da umut taşımak değil. Bu yolculuk, insanlığın hâlâ ölmediğini kanıtlama çabası. Tarih boyunca bazı anlar insanlığın kaderini değiştirdi. İşte Gazze’ye doğru yola çıkan gemiler o kritik dönüm noktalarından birini temsil ediyor. Kürsel Sumud Filosu, yalnızca bir yardım girişimi değil insanlığın geleceğine bırakılacak son nota. Bu gemiler başarırsa, insanlık için hâlâ bir umut var demektir.
Bu gemilere binmek isteyen yarım milyon insan, aslında vicdanlarının sesini duydu. Korkutmalara, “terörist” yaftalarına, devletlerin baskılarına rağmen bu yolculuğa çıkmak isteyenler, insanlığın son kırıntıları haline geldi. Elbette İsrail saldıracak. Geçmişte olduğu gibi yine gemileri engellemeye çalışacak, insanları kaçıracak, işkence edecek, belki kan dökecek. Ama işte o an, Akdeniz’in dalgalarında bir şey daha olacak: İnsanlığın hâlâ ölmediğini, hâlâ direnebildiğini gösterecek bu insanlar. Çünkü en büyük cesaret, ölüme değil karanlık bir suskunluğa meydan okumaktır. Bu filo, aynı zamanda bir hafıza yolculuğudur. 2010’da Mavi Marmara’nın kanlı hikâyesi hâlâ hafızalarımızda. O gün katledilenler bugün bu yeni yolculuğun gölgeleri gibi gemilerde. Onların bıraktığı yerden devam ediyor bu gemiler. Çünkü tarih, yarım kalan direnişleri tamamlamak için yeni fırsatlar oluşturur. Her şeyin başında, Küresel Sumud Filosu, insanlığın kalbine yöneltilmiş bir sorudur: “Hâlâ insan mısın?”
Bu soru yalnızca politikacılara değil, sokaktaki insana da yöneltiliyor. Çünkü bugün herkesin vicdanı test ediliyor. Bir avuç un için kilometrelerce kuyrukta bekleyen Gazzeli çocuğun bakışı aslında hepimizin gözlerinin içine dikilmiş durumda. O bakıştan kaçamayız. Akdeniz’in dalgaları bu gemileri taşıyacak. Ama aslında bu gemiler bizi kendi vicdanımıza taşıyacak. Eğer bu yolculuk başarısız olursa, geriye hiçbir şey kalmayacak. Ne insanlık, ne utanma, ne direnme.
“Küresel Sumud Filosu”, 44 ülkeden yüzlerce aktivist ve tonlarca insani yardımla Gazze ablukasını kırmayı hedefliyor. Bu filo, Nuh’un Gemisi’nden sonraki en büyük insanlık alegorisi. Çünkü bu yolculukta hiçbir pasaport, hiçbir bayrak, hiçbir ideoloji bir diğerinden üstün değil. Burada kimse kimseyi kimliğinden dolayı tartmıyor, tek ölçü insan kalabilme iradesi. Bu gemilere binenler, “bizim çocuklarımız” ve “onların çocukları” ayrımını çoktan reddetmiş insanlar. Onlar için Gazze’de ölen bir bebek ile kendi evlatlarının gözyaşı arasında hiçbir fark yok. Ve işte bu yüzden bu filo bir yardım organizasyonundan fazlası, bu filo, insanlık denen kavramın hâlâ var olduğunu kanıtlayan yaşayan bir fotoğraf. Dünyanın bütün çelişkileri ve renkleri aynı güvertede bir araya geldi. Farklı dillerde dua edenler, farklı marşlar söyleyenler buluştu. Çünkü bu gemideki herkes, farklı hayatlar yaşamış olsa da tek bir kelime etrafında birleşti: Vicdan.
Hepsinin gözünde aynı isyan, hepsinin kalbinde aynı öfke ve aynı utanç var. Bu utanç, çocukların ölümü karşısında sessiz kalmış bir dünyaya duyulan öfke. O yüzden diyoruz ya, bu yolculuk sadece Gazze’nin değil insanlığın son umudu.

Çankırı’da Öğretmenlere Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Eğitimleri Devam Ediyor
Çankırı’da Öğretmenlere Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Eğitimleri Devam Ediyor
İçeriği Görüntüle

Çağrımız nettir:

  • Gazze’ye güvenli ve kesintisiz bir insani yardım koridoru açılmalıdır.
  • Global Sumud Filosu korunmalı, sivil toplumun barışçıl girişimleri güvence altına alınmalıdır.
  • Katılımcılar, yasadışı gözaltı, tehdit ve saldırılardan korunmalıdır.
  • Gazze’ye denizden insani erişim hakkı garanti edilmelidir.
  • İsrail’in yasa dışı ablukası ve soykırım uygulamaları derhal sona erdirilmelidir.
  • Bağımsız medya ve uluslararası gözlemciler misyonu takip etmeye teşvik edilmeli, şeffaflık sağlanmalıdır.
  • Taleplerimiz bellidir: Gazze’ye insani yardım ulaştırılsın, Global Sumud Filosu korunsun, insanlık onuru savunulsun!

Çankırı ’dan insanlık için, Gazze’deki ablukayı kırmak ve soykırımı durdurmak için yola çıkan insanlığın umudu Küresel Sumud Filosuna selam gönderiyoruz. İzzetle direnen Gazze halkına selam gönderiyoruz. Yaşasın Gazze direnişimiz, Yaşasın insanlık vicdanı…"

Kaynak: Berkay Tozlu